اَلْقَطُوفُ [el-ḵaṯûf] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Eşkini dar dâbbeye denir; yukâlu: دَابَّةٌ قَطُوفٌ أَيْ ضَيِّقَةُ الْمَشْيِ بَطِيءٌ Ve Câbir b. Mâlik eş-Şemḣî feresinin ismidir.
اَلْقِطَافُ [el-ḵiṯâf] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
اَلْقُطُوفُ [el-ḵuṯûf] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Davarın eşkini dar olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَطَفَتِ الدَّابَّةُ قِطَافًا وَقُطُوفًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا ضَاقَ مَشْيُهَا ʹAlâ-kavlin قِطَافٌ [ḵiṯâf] masdar değildir, ismdir, davarın eşkinsizliğine denir; yukâlu: فِي دَابَّتِهِ قِطَافٌ أَيْ ضِيقُ الْمَشْيِ Ve
قِطَافٌ [ḵiṯâf] Üzüm kesimi ve sâ΄ir meyve derimi vaktine denir, ke-mâ se-yuzkeru.
اَلْقَطُوفُ [el-ḵaṯûf] (ḵâf’ın fethiyle) Şol davara derler ki batî΄ ola. Ve Ebû Zeyd eyitti: قَطُوفٌ [ḵaṯûf] eşkini dar olana derler.
اَلْقُطُوفُ [el-ḵuṯûf] (zammeteynle) Cemʹi. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ﴾ (الحاقة، 23) Ve
قُطُوفٌ [ḵuṯûf] (zammeteynle) قَطْفٌ [ḵaṯf]ın cemʹi de gelir tırmalamak maʹnâsına خَدْشٌ [ḣadş]le خُدُوشٌ [ḣudûş] gibi; yukâlu: قَطَفَهُ يَقْطِفُهُ إِذَا خَدَشَهُ Ve خَدْشٌ [ḣadş] ḣâ΄ ve şîn-i muʹcemeteynle tırmalamak maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı