اَلْكَرَشُ [el-kereş] (fethateynle) Deri buruşup burtuşmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِشَ الْجِلْدُ كَرَشًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَقَبَّضَ Ve bir kimse yalnız başına iken ʹasker sâhibi olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَرِشَ الرَّجُلُ إِذَا صَارَ لَهُ جَيْشٌ بَعْدَ انْفِرَادِهِ
اَلْكِرْشُ [el-kirş] (kâf’ın kesriyle) ve
اَلْكَرِشُ [el-keriş] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) İşkenbeye denir ki her geviş getiren hayvânda olur, insânda miʹde menzilindedir. Ve bu mü΄ennestir miʹde iʹtibârıyla yukâlu: إِنْتَزَعَ الْجَرَّةَ مِنْ كِرْشِهِ وَهِيَ لِكُلِّ مُجْتَرٍّ بِمَنْزِلَةِ الْمَعِدَةِ لِلْإِنْسَانِ Ve minhu’l-meselu: ḣلَوْ وَجَدْتُ إِلَيْهِ فَا كَرِشٍḢ أَيْ سَبِيلاً Bunda cümle-i cezâ΄iyye mukadderdir, لَفَعَلْتُهُ sebkindedir. Ve فَا lafzı فَمٌ lafzının hâlet-i nasbı ve كَرِش muzâfun ileyhidir. Bu meselin aslı budur ki bir kimse bir koyunu zebh edip cemîʹ-i aʹzâsını pâreleyip işkenbesi içre pişirmek için sımsıkı doldurdu. Baʹzı ʹuzvu geri kalmakla onları dahi vazʹ eyle dediklerinde işkenbenin ağzında koyacak yeri kalmamakla kelâm-ı mezbûru îrâd eyledi. Bir emr-i müşkil teklîf olundukta imkân ve iktidârdan hâric olduğunu beyân maʹrizinde darb olunur. Ve
كِرْشٌ [kirş] İnsânın ʹayâline ve evlâd-ı sıgârına ıtlâk olunur; yukâlu: هُمْ كِرْشُهُ أَيْ عِيَالُهُ وَصِغَارُ وَلَدِهِ Ve cemâʹat-i insânîye ıtlâk olunur; tekûlu: هُمْ كِرْشِي أَيْ جَمَاعَتِي Ve
كِرْشٌ [Kirş] Benû Ebî Bekr b. Kilâb diyârında bir dağın adıdır. Ve yüksekten cârî bir su akıntısına denir. Şârihin beyânına göre Mehcem kurbündedir. Ve bir otluk adıdır ki deve otlağının güzîdesidir.
اَلْكَرِشُ [el-keriş] Kâf’ın fethi ve râ’nın kesriyle) Şikenbe ki her geviş getiren cânverde şikenbe, insânda مَعِدَةٌ [maʹidet] mesâbesindedir. ʹArab bunu mü΄ennes istiʹmâl eder. Bunda iki lügat vardır, biri كَرِشٌ [keriş] râ’nın kesriyle, nitekim mürûr etti ve biri dahi كَرْشٌ [kerş]dir râ’nın sükûnuyla كَبِدٌ [kebid]le كَبْدٌ [kebd] gibi. Ve كَبِدٌ [kebid] öykene derler. Ve
كَرِشٌ [keriş] Kezâlik insândan bir cemâʹate derler. Ve fi’l-hadîsi: “اَلْأَنْصَارُ كَرِشِي وَعَيْبَتِي”
اَلْكِرْشُ [el-kirş] (kâf’ın kesri ve râ’nın sükûnuyla) Kişinin evlâd-ı sıgârı cihetinden olan ʹayâli; yukâlu: هُمْ كِرْشٌ مَنْثُورَةٌ أَيْ أَوْلَادٌ صِغَارٌ ve yukâlu: تَزَوَّجَ فُلَانٌ فُلَانَةً فَنَثَرَتْ لَهُ كَرِشَهَا وَبَطْنَهَا إِذَا أَكْثَرَ وَلَدَهَا لَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı