el-Lâttu ~ اَللاَّتُّ

Kamus-ı Muhit - اللات maddesi

اَللاَّتُّ [el-Lâttu] (tâ’nın teşdîdiyle) Bir sanem adıdır. İbn ʹAbbâs ve ʹİkrime ve Mucâhid ve İbnu’l-Muʹtemir gibi bir cemâʹat vech-i mezkûr üzere teşdîd ile kırâ΄at eylediler. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿أَفَرَأَيْتُمُ اللاَّتَ وَالْعُزَّى﴾، اَلآيَة Zikr olunan لاَتٌ [lât] لَتٌّ [lett]-i sevîkten ism-i fâʹildir. Câhiliyette bir kişi var idi ki dâ΄imâ mevsim-i hacda o putun yanında yağla sevîki keşkek edip huccâca itʹâm eder idi. Baʹdehu onun ismiyle o putu tesmiye eylediler.

اَللَّاتِي [el-lâtî] (tâ’nın kesriyle ve meddiyle) ve

اَللَّاتِ [el-lâti] (tâ’nın kesriyle ki muhaffeftir.

اَللَّاتُ [el-Lât] (ذَاتٌ [žât] vezninde) Šaḵîf kabîlesine mahsûs bir sanemin ismidir, niteki “ل،ت،ت” mâddesinde beyân olundu.

Vankulu Lugatı - اللات maddesi

اَللَّاتُ [el-lât] (ʹalâ-vezni اَلذَّات [ež-žât]) Ṯâ΄if nâm vilâyette bir sanemin adıdır ki ona Šaḵîf kabîlesi taparlardı. Ve baʹzı ʹArab bunun âhirin tâ üzerine vakf eder ve baʹzı hâ üzerine vakf eder. Ve Aḣfeş eyitti: Baʹzı ʹArabı istimâʹ ettim ki ﴿أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰى﴾ (النجم 19) der idi, yaʹnî ʹadem-i vakf hâlinde tâ’yı îrâd ederdi ve baʹzı هِيَ اللَّاتْ der idi, hâlet-i vakfta dahi ve baʹzı هِيَ اللَّاتِ فَاعْلَمْ derdi, yaʹnî mevziʹ-i refde meksûr ederdi, أَمْسِ kelimesinde meksûr ettikleri gibi. Ve bu ondan ahsen olur, zîrâ elif lâm bundan sâkıt olmaz, her ne denli zâ΄id olmuşlar ise dahi. Ve Aḣfeş eyitti: Ekser budur ki اَللَّات ve اَلْعُزَّى da vakf olunsa hâ üzerine vakf oluna, zîrâ bu aslında hâ idi, hâlet-i vaslda tâ olmuştur. Ve bu كَانَ مِنَ الْأَمْرِ كَيْتِ وَكَيْتِ gibi olur ve هَيْهَاتِ gibi olur, kesr eden kimse lügatı üzere bu kadar var ki هَيْهَاتَ cemâʹatten ʹibâret olmak câ΄iz olur ve اَللَّاتُ ʹibâret olmak câ΄iz olmaz, zîrâ tâ cemâʹat için olmak câ΄iz olmaz, illâ elif ile ve elifi dahi tâ gibi zâ΄id iʹtibâr edersen kelime bir harf üzere bâkî kalmak lâzım olur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı