el-meʹaṯ ~ اَلْمَعَطُ

Kamus-ı Muhit - المعط maddesi

اَلْمَعَطُ [el-meʹaṯ] (fethateynle) Kurt pek habîs olmak, ʹalâ-kavlin tüyü pek az olmak maʹnâsınadır; murâd kavlak olmaktır. Kıllet ʹademden kinâyedir; yukâlu: مَعِطَ الذِّئْبُ مَعَطًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا خَبُثَ أَوْ قَلَّ شَعْرُهُ

اَلْأَمْعَطُ [el-emʹaṯ] ve

اَلْمَعِطُ [el-meʹiṯ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Tüyü azca yaʹnî kavlak kurda denir. Burada kıllet ʹademden kinâyedir. Ve

أَمْعَطُ [emʹaṯ] Gövdesi kılsız adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ أَمْعَطُ أَيْ لاَ شَعْرَ عَلَى جَسَدِهِ Ve aslâ nebât eseri olmayan daz kumsala denir; cemʹi مُعْطٌ [muʹṯ] gelir; yukâlu: رَمْلٌ أَمْعَطُ وَرِمَالٌ مُعْطٌ أيْ لاَ نَبَاتَ فِيهِ Mü΄ennesi مَعْطَاءُ [maʹṯâ΄]dır; yukâlu: أَرْضٌ مَعْطَاءُ أَيْ لاَ نَبَاتَ فِيهَا Ve

مَعْطَاءُ [maʹṯâ΄] ʹAvret yerine ıtlâk olunur; yukâlu: لاَ تَنْظُرْ إِلَى مَعْطَائِهِ أَيْ سَوْءَتِهِ

اَلْمَعْطُ [el-maʹṯ] (mîm’in fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Bir nesneyi çekip uzatmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَطَهُ مَعْطًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا مَدَّهُ Ve kılıç sıyırmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَطَ السَّيْفَ إِذَا سَلَّهُ Ve kurulmuş yayı gereği gibi çekip doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَطَ فِي الْقَوْسِ إِذَا أَغْرَقَ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَطَ الْمَرْأَةَ إِذَا جَامَعَهَا Ve birden doğurmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَطَتْ بِوَلَدِهَا إِذَا رَمَتْ Ve kıl yolmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَطَ الشَّعْرَ إِذَا نَتَفَهُ Ve zartalamak maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَطَ بِالْمَرْأَةِ إِذَا حَبَقَ ʹArablar firâş içre zartayı ʹavrete doğru çekmeleriyle ekserî onları mevsûle ederler. Ve bir kimsenin hakkını oyalandırıp geciktirmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَعَطَ بِحَقِّهِ إِذَا مَطَلَ

Vankulu Lugatı - المعط maddesi

اَلْمَعَطُ [el-meʹaṯ] (fethateynle) Cesedde kıl olmamak; yukâlu: مَعِطَ شَعْرُهُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَسَاقَطَ مِنْ دَاءٍ وَنَحْوِهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı