el-meyel ~ اَلْمَيَلُ

Kamus-ı Muhit - الميل maddesi

اَلْمَيَلُ [el-meyel] (fethateynle) Bir nesne halkî bir tarafa mâ΄il olmak maʹnâsınadır ve gâh olur ki binâ΄ ve ʹimârette dahi istiʹmâl olunur ki miʹmâr eğri yaptığından olur; yukâlu: مَيِلَ الشَّيْءُ مَيَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ مَائِلًا خِلْقَةً

اَلْمِيلُ [el-mîl] (mîm’in kesriyle) Göze sürme çekecek âlete denir, Türkîde dahi mîl denir; yukâlu: كَحَلَ عَيْنَهُ بِالْمِيلِ أَيْ بِالْمُلْمُولِ Ve göz erimi kadar yere denir ki ondan öteye nazar işlemez; yukâlu: بَيْنَهُمَا قَدْرُ مِيلٍ أَيْ قَدْرُ مَدِّ الْبَصَرِ Ve yollarda mesâfe nişânı için yaptıkları minâreye denir.

اَلْمَيِّلُ [el-meyyil] (سَيِّدٌ [seyyid] vezninde ki vâv yâ’ya mübdeledir) ve

اَلْمَوِّلُ [el-mevvil] (bu dahi سَيِّدٌ [seyyid] vezninde) Sâhib-i mâl adama denir. مَالٌ [mâl] kelimesinin cemʹi مَالَةٌ [mâlet] gelir, قَائِدٌ [ḵâ΄id] ve قَادَةٌ [ḵâdet] gibi ve مَالُونَ [mâlûn] gelir; mü΄ennesi مَالَةٌ [mâlet]tir ki aslı مَائِلَةٌ [mâ΄ilet] baʹdehu مَالِئَةٌ [mâli΄et] olup ʹayn’ı hazf olunmuştur, kezâlik cemʹi dahi مَالَةٌ [mâlet] gelir ve مَالَاتٌ [mâlât] gelir; yukâlu: رَجُلٌ مَالٌ وَمَيِّلٌ وَمَوِّلٌ وَهُمْ مَالَةٌ وَمَالُونَ وَهِيَ مَالَةٌ وَهُنَّ مَالَةٌ وَمَالَاتٌ أَيْ كَثِيرُ الْمَالِ

اَلْمَيْلُ [el-meyl] (سَيْلٌ [seyl] vezninde) ve

اَلْمَمَالُ [el-memâl] (mîm-i meftûha ile مَعَابٌ [meʹâb] vezninde) ve

اَلْمَمِيلُ [el-memîl] (مَعِيبٌ [meʹîb] vezninde) ve

اَلتَّمْيَالُ [et-temyâl] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) ve

اَلْمَيَلَانُ [el-meyelân] (fetehâtla) ve

اَلْمَيْلُولَةُ [el-meylûlet] (قَيْلُولَةٌ [ḵaylûlet] vezninde) İʹtidâlden bir yana sapıp eğilmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَالَ إِلَيْهِ يَمِيلُ مَيْلًا وَمَمَالًا وَمَمِيلًا وَتَمْيَالًا وَمَيَلَانًا وَمَيْلُولَةً إَذَا عَدَلَ فَهُوَ مَائِلٌ Ve tekûlu’l-ʹArabu: هُوَ لَا تَمِيلُ عَلَيْهِ الْمِرْبَعَةُ أَيْ قَوِيٌّ Yaʹnî “Filân pek kuvvetli zûr-menddir” diyecek yerde هُوَ لَا تَمِيلُ عَلَيْهِ الْمِرْبَعَةُ derler, مِرْبَعَةٌ [mirbeʹat] مِكْنَسَةٌ [mikneset] vezninde davar üzere yük kaldıracak ağaca denir. Ve مَيْلٌ [meyl] müteʹaddî olur, bir nesneyi bir yana doğru eğmek maʹnâsına; yukâlu: مَالَهُ إِذَا صَيَّرَهُ مَائِلًا

Vankulu Lugatı - الميل maddesi

اَلْمَيَلُ [el-meyel] (fethateynle) Hilkatte eğri olmak.

اَلْمِيلُ [el-mîl] (mîm’in kesri ve meddiyle) Göz erimi olan yer, müntehâ meddi’l-basar maʹnâsına. Ve

مِيلٌ [mîl] Sürme çekecek ve cirâhat yoklayacak âlete ve yolda ʹalâmet için yaptıkları binâya dahi derler. Ve

مِيلٌ [mîl] Bir fersahın üç bahşta bir bahşına dahi derler. Ve bir fersah on iki bin adımdır ve her adım üç kademdir,pes her fersah otuz altı bin kadem ve bir mîl dört bin adım yâhûd on iki bin kadem olur.

اَلْمَيْلُ [el-meyl] (mîm’in fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Bir nesneye teveccüh etmek.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı