el-hebâb ~ اَلْهَبَابُ

Kamus-ı Muhit - الهباب maddesi

اَلْهَبَابُ [el-hebâb] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) هَبَاءٌ [hebâ΄] maʹnâsınadır ki güneşin şuʹâʹından heyecân eden hurde hurde tozdur, halk ona zerre taʹbîr ederler, oda içre pencereye doğru çekilip gider; yukâlu: صَارَ هَبَابًا أَيْ هَبَاءً

اَلْهِبَابُ [el-hibâb] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Bu dahi neşât ve sürʹatle yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: هَبَّ السَّائِرُ هَبًّا وَهِبَابًا إِذَا نَشِطَ وَأَسْرَعَ Ve هَبٌّ [hebb] ve هُبُوبٌ [hubûb] ve هِبَابٌ [hibâb] gelmek maʹnâsına istiʹmâl olunur; tekûlu: مِنْ أَيْنَ هَبَبْتَ هِبَابًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ أَيْ مِنَ أَيْنَ جِئْتَ Ve gâ΄ib ve nâbûd olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; tekûlu: أَيْنَ هَبِبْتَ حَنَّا هِبَابًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ أَيْنَ غِبْتَ عَنَّا Ve baʹzı nüshada هَبِبْتَ عَنَّا ʹunvânıyla yaʹnî عَنْ kelimesiyle mersûmdur. Ve ḩâ-yı mühmele ile Saʹd kabîlesi lügatıdır ki onlar ʹayn’ı ḩâ’ya tebdîl ederler. Meselâ عَنْ bedeli حَنْ ve مَعَ ve نَعَمْ bedeli مَحَ ve نَحَمْ derler, hurûf-ı halktan olmakla tebdîl ederler, niteki Hužeyl kabîlesi ḩâ’yı ʹayn’a tebdîl edip meselâ حَتَّى lafzında عَتَّى telaffuz ederler. Ve Esâs’ta مِنْ أَيْنَ هَبَبْتَ يَا فُلاَنُ أَيْ مِنَ أَيْنَ جِئْتَ وَهَبَّ فُلاَنٌ حِينًا ثُمَّ قَدِمَ أَيْ سَافَرَ ʹibâretiyle mecâz olarak ve misâl-i sânîde حِينًا baʹde’l-hâ΄ yâ-yı tahtiyye ile mersûm olmakla burada dahi حِينًا ʹibâretiyle olup tagyîr-i nâsihle حَنَّا olmak da muhtemeldir, lâkin tefsîrinde عَنَّا ʹunvânı ondan âbî olmakla vech-i mezkûr üzere Saʹd lügatine mahmûl olmak evcehtir, zîrâ baʹzı mahallerde dahi mü΄ellifin bu gûne telvînâtı vâkiʹ olmuştur. Ve bir nesneye şürûʹ ve ibtidâ eylemek maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: هَبَّ فُلاَنٌ يَفْعَلُ كَذَا أَيْ طَفِقَ Ve tekeyi keçiye yüğürmek için çağırmak maʹnâsınadır; tekûlu: هَبَبْتُ بِالتَّيْسِ أَيْ دَعَوْتُهُ لِيَنْزُوَ Ve Cevherî’nin هَبَبْتُهُ ʹunvânında yaʹnî bi-nefsihi müteʹaddî olmak üzere sebt ve îrâd eylemesi hatâdır. Ve

هَبٌّ [hebb] ve

هُبُوبٌ [hubûb] Kılıç vururken titremek maʹnâsınadır; yukâlu: هَبَّ السَّيْفُ إِذَا اهْتَزَّ Ve bir kimse müddet-i medîde gâ΄ib ve nâbûd olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: هَبَّ الرَّجُلُ إِذَا غَابَ دَهْرًا Ve cenkte bozulmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: هَبَّ فِي الْحَرْبِ إِذَا انْهَزَمَ

Vankulu Lugatı - الهباب maddesi

اَلْهِبَابُ [el-hibâb] (hâ’nın kesriyle) Deve yürürken oynamak; yukâlu: هَبَّ الْبَعِيرُ فِي السَّيْرِ هِبَابًا أَيْ نَشِطَ Ve erkek hayvânın mücâmaʹat için şevke gelmesine dahi هِبَابٌ [hibâb] derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı