اَلْهَيْلُ [el-heyl] (سَيْلٌ [seyl] vezninde) ve
اَلْهَيْلَمَانُ [el-heylemân] (hâ’nın fethi ve lâm’ın fethi ve zammıyla) İki kelimedir ki mâl-ı kesîr maʹnâsına istiʹmâl olunur, ʹalâ-kavlin kum ile rüzgâr demektir ki onların ʹadedince demektir yâhûd boş ve havâ ile geldi demektir; yukâlu: جَاءَ بِالْهَيْلِ وَالْهَيْلَمَانِ أَيْ بِالْمَالِ الْكَثِيرِ أَوِ الرَّمْلِ وَالرِّيحِ
اَلْهَيْلُ [el-heyl] ve
اَلْهَيْلُمَانُ [el-heylumân] (hâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla evvelde ve hâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnu ve lâm’ın zammı ile sânîde) İki kelimedir ki mâl-ı kesîr makâmında istiʹmâl olunur; yukâlu: جَاءَ بِالْهَيْلِ وَالْهَيْلُمَانِ أَيْ بِالْمَالِ الْكَثِيرِ Ve Ebû ʹUbeyd eyitti: Bunun maʹnâsı “Kum sağışı ve yel mikdârı mâlıyla geldi” demek olur.
اَلْهَيْلَمَانُ [el-heylemân] (hâ’nın ve lâm’ın fethiyle ve yâ’nın mâ-beyninde sükûnuyla) Bir kelimedir ki mâl-ı kesîr demek mahallinde istiʹmâl olunur; yukâlu: جَاءَنَا بِالْهَيْلِ وَالْهَيْلَمَانِ إِذَا جَاءَ بِالْمَالِ الْكَثِيرِ Ve lâm’ın zammı dahi câ΄izdir, هَيْلَمَانٌ [heylemân]da.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı