جِرْوٌ [Cirv] (cîm’in kesriyle) ve
جُرَيٌّ [Cureyy] (سُمَيٌّ [sumeyy] vezninde) ve
جُرَيَّةُ [Cureyyet] (سُمَيَّةُ [sumeyyet] vezninde) Esâmîdendir.
اَلْجَرْوُ [el-cerv] (cîm’in harekât-ı selâsı ve râ’nın sükûnuyla) Her nesnenin küçüğüne denir, hattâ ḩanżal ve biṯṯîḣ makûlesinin dahi küçüğüne denir; cemʹi أَجْرِي [ecrî] gelir, hemzenin fethi ve râ’nın kesriyle ve جِرَاءٌ [cirâ΄] gelir cîm’in kesriyle; yukâlu: جَرْوُ الْحَنْظَلِ وَالْبِطِّيخِ وَنَحْوِهِ وَكُلِّ شَيْءٍ لِلصَّغِيرِ مِنْهُ Ve
جَرْوٌ [cerv] (kezâlik müselleseten) Kelb ve arslan eniklerine denir; cemʹi أَجْرِي [ecrî] ve أَجْرِيَةٌ [ecriyet] ve أَجْرَاءٌ [ecrâ΄] ve جِرَاءٌ [cirâ΄] gelir. Ve baʹzı ağacının ve nebâtın şâhları uçlarında olan tohum kesesine denir, bakla gılâfı tarzında olur. Ve henüz yetişmiş meyveye denir. Ve devenin hörgücüne ʹârız olan vereme, kezâlik boğazında zuhûr eden vereme denir. Ve ʹUbeydullâh b. Muḩammed en-Naḩvî ceddinin ismidir.
اَلْأَجْرِيَةُ [el-ecriyet] (hemzenin fethi ve râ’nın kesriyle) جِرَاءٌ [cirâ΄]ın cemʹi, pes cemʹ-i cemʹ olur. Ve
جَرْوٌ [cerv] ve
جَرْوَةٌ [cervet] قِثَّاءٌ [ḵišamp;šamp;â΄] dedikleri maʹrûf hıyârın hurdesine dahi derler. Ve
جَرْوٌ [cerv] Hanzalın yaʹnî karga düğlüğünün hurdesine dahi derler. Ve
جَرْوُ الرُّمَّانِ [cervu’r-rummân] Enâr hurdesine de derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı