اَلْجَلَفُ [el-celef] (fethateynle) ve
اَلْجَلاَفَةُ [el-celâfet] (كَرَامَةٌ [kerâmet] vezninde) Bir kimse taslak ve nâ-tırâş olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلِفَ الرَّجُلُ جَلَفًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ جَلِيفًا Ve
جَلَفٌ [celef] Şol keçiye denir ki tüyleri pek hurde olmakla işe yaramaz ola.
اَلْجَلْفُ [el-celf] (cîm’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Bir nesnenin kabın soymak; yukâlu: جَلَفْتُ الطِّينَ عَنْ رَأْسِ الدَّنِّ أَجْلُفُهُ جَلْفًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve دَنٌّ [denn] dâl-ı mühmele ile küp maʹnâsınadır. Ve
جَلْفٌ [celf] Katʹ maʹnâsına da gelir; tekûlu: جَلَفْتُ الشَّيْءَ إِذَا اسْتَأْصَلْتَهُ Yaʹnî aslından katʹ eylesen.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı