اَلْحُنْبُلُ [el-ḩunbul] (قُنْفُذٌ [ḵunfuž] vezninde) Mugaylân ağacının tomurcuğuna denir. Ve غَافٌ [ġâf] dedikleri şecerin yemişine denir. Ve غَافٌ [ġâf] mâddesinde zikr olundu. Ve
حُنْبُلٌ [ḩunbul] Böğrülceye denir.
اَلْحَنْبَلُ [el-ḩanbel] (جَعْفَرٌ [caʹfer] vezninde) Bodura denir. Ve kürke denir, فَرْوٌ [ferv] maʹnâsına, ʹalâ-kavlin köhnesine denir yâhûd eski çizmeye denir; yukâlu: جَاءَ حَنْبَلٌ وَلَهُ حَنْبَلٌ أَيْ قَصِيرٌ وَلَهُ فَرْوٌ أَوْ خَلَقُهُ أَوِ الْخُفُّ الْخَلَقُ Ve denize denir. Ve büyük karınlı adama denir, ʹalâ-kavlin şişman adama denir. Ve
حَنْبَلٌ [Ḩanbel] Diyâr-ı Temîm’de bir merg-zâra denir. Ve
حَنْبَلٌ [Ḩanbel] Esâmî-i nâstandır: Ebû ʹAbdullâh Aḩmed b. ʹAbdullâh b. Ḩanbel sâhibü’l-mezheb ve imâmü’s-sünnettir. Şârih der ki savâb olan Aḩmed b. Muḩammed olmaktır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı