ḣamir ~ خَمِرٌ

Kamus-ı Muhit - خمر maddesi

اَلْخَمَرُ [el-ḣamer] (fethateynle) Bir adamı setr ve pinhân eden şey΄e denir, gerek şecer ve gerek sâ΄ir nesne olsun, tekûlu: تَوَارَى الصَّيْدُ عَنِّى فِي خَمَرِ الْوَادِي أَيْ سُتْرَتِهُ Ve

خَمَرٌ [Ḣamer] Ḵuds türâbında bir dağın adıdır. Ve

خَمَرٌ [ḣamer] Masdar olur, gizlenmek ve duldalanmak maʹnâsına; yukâlu: خَمِرَ فُلاَنٌ عَنِّي خَمَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَوَارَى Ve

خَمَرٌ [ḣamer] Müzdahim olan cemâʹat-i insânîye ıtlâk olunur; bunda ḣâ’nın zammıyla da câ΄izdir. Ve

خَمَرٌ [ḣamer] Bir nesne olduğu hâlden mütegayyir olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَمِرَ الشَّيْءُ خَمَرًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا تَغَيَّرَ عَمَّا كَانَ عَلَيْهِ Ve dağarcığın ve azık çantasının sahtiyânının iki tarafını birbirine dikdikten sonra üzerine bir dikiş dahi çekmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَمِرَ الْمَزَادَةَ إِذَا خَرَزَ نَاحِيَتَيْهَا وَعَلَّى بِخَرْزٍ آخَرَ Ve

خَمَرٌ [ḣamer] Sır ve hufye ve gaflet maʹnâsına müstaʹmeldir, ke-mâ se-yuzkeru.

Ve ona خَمْرٌ [ḣamr] tesmiyesi ʹaklı خَمْرٌ [ḣamr] yaʹnî setr eylediği için yâhûd خَمِيرٌ [ḣamîr] gibi mâyalanıp şarâb derecesine bâlig olunca kadar terk olunduğu için yâhûd ʹaklı şûrîde ve muhtelit eylediği için. Şârih der ki yâhûd istihyâ maʹnâsına olan خَمْرٌ [ḣamr]dandır, şâribi nâstan hayâ eylediği için ola yâhûd galeyân maʹnâsına olan إِخْتِمَارٌ [iḣtimâr]dan ola yâhûd tagayyür-i râyiha maʹnâsına olan إِخْتِمَارٌ [iḣtimâr]dan ola yâhûd hafâ maʹnâsına olan خَمْرٌ [ḣamr]dan ola, zîrâ bâde-nûş olan yârana ahvâl ve eşyâ muhtefî olup kendi ʹâleminde olur yâhûd mâye-i hamîr ismi olan خَمْرٌ [ḣamr]dan ola, zîrâ şarâb ümm-i habâ΄is ve mâye-i fesâddır yâhûd mülâzeme maʹnâsına olan مُخَامَرَةٌ [muḣâmeret]ten ola, zîrâ ʹişrete şürûʹ eden bir müddet nefsini alamayıp ona idmân ve müdâvemet eder, belki baʹzılar aslâ ferâgat edemez olur. İntehâ. Ve

خَمْرٌ [ḣamr] Üzüme ıtlâk olunur ki mecâz-ı evveli olur, ke-mâ fi’t-Tenzîl: ﴿إِنِّي أَرَانِي أَعْصِرُ خَمْرًا﴾ أَيْ عِنَبًا Ve

خَمْرٌ [ḣamr] Masdar olur, setr eylemek maʹnâsına ki maʹnâ-yı mevzûʹudur; yukâlu: خَمَرَ الشَّيْءَ خَمْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا سَتَرَهُ Ve bir husûsu tınmayıp ketm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَمَرَ الشَّهَادَةَ إِذَا كَتَمَهَا Ve bir adama bâde içirmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَمَرَ فُلاَنًا إِذَا سَقَاهُ الْخَمْرَ Ve utanmak maʹnâsınadır ki utandığı adamdan kendi nefsini setr eylemeyi müstelzimdir; yukâlu: خَمَرَ مِنْهُ إِذَا اسْتَحْيَا مِنْه Ve hamuru ve balçık makûlesini mâyelendirmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَمَرَ الْعَجِينَ وَالطِّينَ وَنَحْوَهُ إِذَا تَرَكَهُ حَتَّى يَجُودَ Ve gâh olur ki hamr ile şerr ve şûr irâde olunur, niteki خَلٌّ [ḣall] ile hayır ve menfaʹat kasd olunur ve minhu yukâlu: مَا هُوَ بِخَلٍّ وَلاَ خَمْرٍّ أَيْ لاَ خَيْرَ عِنْدَهُ وَلاَ شَرَّ

Vankulu Lugatı - خمر maddesi

اَلْخَمِرُ [el-ḣamir] (ḣâ’nın fethi ve mîm’in kesriyle) خُمَارٌ [ḣumâr]dan ayılan kimse. Baʹzılar eyitti: خَمِرٌ [ḣamir] o kimsedir ki maraz onu serâsime etmiş ola. Ve

خَمِرٌ [ḣamir] Şol yere derler ki onun perdesi ve kuytulanacak yeri çok ola, perdeli yâhûd kayalı dağlar gibi meselâ.

اَلْخَمَرُ [el-ḣamer] (fethateynle) Şol nesnedir ki seni setr eyleye; yukâlu: تَوَارَى الصَّيْدُ فِي خَمَرَ الْوَادِي İbnu’s-Sikkît eyitti: خَمَرُ الْوَادِي [ḣameru’l-vâdî] şol nesnedir ki perde ola gerek sel biçiği olsun gerek kum yığını olsun gerek eşcâr olsun. İbnu’s-Sikkît eyitti: دَخَلَ فُلَانٌ فِي خِمَارِ النَّاسِ dedikleri bundan me΄hûzdur, nitekim mürûr etti. Ve kaçan bir kimse yoldaşını hîle ile aldasa “هُوَ يَدِبُّ لَهُ الضَّرَّاءَ وَيَمْشِي لَهُ الْخَمَرَ” derler yaʹnî “Mazarratı âheste edip setrin sürʹatle eder.” Ve

خِمْرٌ [ḣimr] Müzâhame maʹnâsına dahi derler, خُمَارٌ [ḣumâr] gibi, nitekim mürûr etti. Ve gizlenmeğe de derler; tekûlu: قَدْ خَمِرَ عَنِّي فُلَانٌ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَوَارَى عَنْكَ

اَلْخَمْرَةُ [el-ḣamret] (ḣâ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla) Ve

اَلْخَمْرُ [el-ḣamr] (kezâlik) ve

خَمْرَةٌ [ḣamret] Râyihaya dahi derler; yukâlu: وَجَدْتُ خَمْرَةَ الطِّيبِ أَيْ رِيحَهُ Ve

خَمْرٌ [ḣamr] Hamura mâya katmağa dahi derler; yukâlu: خَمَرْتُ الْعَجِينَ أَخْمُرُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَأَخْمِرُهُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْ جَعَلْتُ فِيهِ الْخَمِيرَ Ve

خَمْرٌ [ḣamr] Gizli olmağa dahi derler; yukâlu: خَمَرَ عَنِّي الْخَبَرُ أَيْ خَفِيَ Ve utanmağa dahi derler; istihyâ maʹnâsına. Ebû ʹAmr rivâyeti üzere; yukâlu: خَمَرْتُ الرَّجُلَ أَخْمُرُهُ إِذَا اسْتَحْيَيْتَ مِنْهُ Ve gizlemeğe dahi derler; yukâlu: خَمَرَ فُلَانٌ شَهَادَتَهُ أَيْ كَتَمَهَا

اَلْخُمُورُ [el-ḣumûr] (zammeteynle) تَمْرَةٌ [temret] ve تَمْرٌ [temr] ve تُمُورٌ [tumûr] gibidir yaʹnî evveli vâhid için ve ikincisi ism-i cins için ve üçüncüsü cemʹ için olmakta; yukâlu: خَمْرَةٌ صِرْفٌ İbnu’l-Aʹrâbî eyitti: hamra خَمْرٌ [ḣamr] dediler, zîrâ خَمْرٌ [ḣamr]ı terk olunmakla râyihası mütehammir olmuştur, yaʹnî mütegayyir olmuştur ki تَخْمِيرٌ [taḣmîr] tagyîre derler. Baʹzılar eyitti: hamra خَمْرٌ [ḣamr] dedikleri ʹakla ihtilât ve ihtilâl verdiği içindir. Ve خَمْرٌ [ḣamr]la gâh olur şerr maʹnâsını dilerler; yukâlu: مَا عِنْدَهُ خَلٌّ وَلَا خَمْرٌ أَيْ خَيْرٌ وَلَا شَرٌّ Ve

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı