مُفْلِحٌ [Mufliḩ] (مُحْسِنٌ [muḩsin] vezninde) ve
فَلاَحٌ [Felâḩ] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) ve
فُلَيْحٌ [Fulayḩ] (زُبَيْرٌ [zubeyr] vezninde) ve
أَفْلَحُ [Eflaḩ] (أَحْمَدُ [aḩmed] vezninde) Esâmî-i ricâldendir.
اَلْفَلَاحُ [el-felâḩ] (fâ’nın fethi ve lâm’ın tahfîfiyle) Bir nesneye erişmek ve bâkî olmak ve necât bulmak. Ve
فَلَاحٌ [felâḩ] Seher vaktinde yenen taʹâma dahi derler; zîrâ savmın bekâsı sahûr iledir. Ve fi’l-hadîsi: “حَتَّى خِفْنَا أَنْ يَفُوتَهَا السَّحُورُ” ve yukâlu: حَيَّ عَلَى الْفَلَاحِ أَيِ النَّجَاةِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı