اَللَّقَفُ [el-leḵaf] (fethateynle) Kuyunun ve havuzun kenârına denir; cemʹi أَلْقَافٌ [elḵâf] gelir. Ve
لَقَفٌ [leḵaf] Havuzun dibi çöküp duvarı obrulmak maʹnâsınadır, yukâlu: لَقِفَ الْحَوْضُ لَقَفًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا سَقَطَ حَائِطُهُ وَانْهَارَ أَسْفَلُهُ
اَللَّقْفُ [el-laḵf] (lâm’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) ve
اَللَّقَفَانُ [el-leḵafân] (fetehâtla) Bir nesneye el uzatıp tîzcek almak maʹnâsınadır; yukâlu: لَقِفَ الشَّيْءَ لَقْفًا وَلَقَفَانًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَنَاوَلَهُ بِسُرْعَةٍ Ve
لَقْفٌ [laḵf] Uz ve cüst ve çîre adama denir, ke-mâ se-yuzkeru.
لِقْفٌ [Liḵf] (lâm’ın kesriyle) Ḵavrân nâm nâhiyenin üst tarafında bir niçe tatlı kuyuların suyunun ismidir.
اَللَّقِفُ [el-leḵif] (lâm’ın fethi ve ḵâf’ın kesriyle) Cüst ve hâzık olan kimse; yukâlu: رَجُلٌ ثَقِفٌ لَقِفٌ أَيْ خَفِيفٌ حَاذِقٌ Ve
لِقْفٌ [liḵf] Dibi obrulan havuza dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı