Şârih der ki kavl-i evvel diz üzerinde olan tuz ednâ sebeble perîşân ve nâbûd olmasından me΄hûzdur. Ve kavl-i sânîye göre مِلْحٌ [milḩ] şahm maʹnâsına olup zengî tâ΄ifesinin ekserî semizlikleri rükbe ve fahizlerinde olmakla onlara teşbîh olunmuştur. Ve kavl-i sâlis kavl-i evvel şuʹbesindendir ki ednâ nefh ile tuz kısmı tozup kaldığı, o dahi cüz΄î sebeble heyecâna gelip hışm ve hiddet eder demektir. Ve Zemaḣşerî Esâs’ta kesîrü’l-husûmât olandan kinâye eylemiştir, yaʹnî muhâsim ve mukâtil olup katʹâ cirâhatten bâk ve pervâsı yoktur, yaralandıkta yarasına ekmek için ibtidâ tuzunu hâzır edip manzara-i nâsta olan rükbesi üzere vazʹ eder. Ve baʹzılar burada مِلْحٌ [milḩ] hürmet maʹnâsınadır dedi, pes ona göre bî-hürmetlikten kinâye olur, ona mücâlis oldukta ihtirâm ve riʹâyet eder, meclisten kalkıp gittikten sonra rafz-ı hürmet eder demektir ki merciʹi kavl-i evvel olur ki vefâsız demektir. Ve
مِلْحَةٌ [Milḩat] Bir recül ismidir. Ve bir şâʹir adıdır ki Milḩa el-Cermî ile müteʹâreftir.
اَلْمُلَحُ [el-mulaḩ] (mîm’in zammı ve lâm’ın fethiyle) مُلْحَةٌ [mulḩat]ın cemʹi. Ve
مُلْحَةٌ [mulḩat] Kezâlik şol beyâzdır ki ona siyâh karışa.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı