اَلْإِسْتِعَارُ [el-istiʹâr] (إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) Uyuz marazı devenin kasık yerlerinden başlamak maʹnâsınadır; yukâlu: إِسْتَعَرَ الْجَرَبُ فِي الْبَعِيرِ إِذَا ابْتَدَأَ بِمَسَاعِرِهِ Ve âteş ʹalevlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِسْتَعَرَتِ النَّارُ إِذَا اتَّقَدَتْ Ve uğru tâ΄ifesi ʹalev gibi beri öte çalıp çarpmak maʹnâsına müstaʹmeldir, tarîk-i Ḩicâz’da meşhûdumuz olmuştur; yukâlu: إِسْتَعَرَ اللُّصُوصُ إِذَا تَحَرَّكُوا كَأَنَّهُمْ اِشْتَعَلُوا Ve şerr ve fitne ve harb ve cidâl kıvılcım gibi münteşir olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: إِسْتَعَرَ الشَّرُّ وَالْحَرْبُ إِذَا انْتَشَرَا
اَلْإِسْتِعَارُ [el-istiʹâr] (hemzenin ve tâ’nın kesriyle) Bir maraz koltuktan ve kısık yerden başlamak; yukâlu: إِسْتَعَرَ الْجَرَبُ فِي الْبَعِيرِ إِذَا ابْتَدَأَ بِمَسَاعِرِهِ Ve
إِسْتِعَارٌ [istiʹâr] Uğrulukta sürʹat etmeğe de derler; yukâlu: إِسْتَعَرَ اللُّصُوصُ كَأَنَّهُمْ اشْتَعَلُوا Yaʹnî gûyâ ki âteşşuʹlesi gibi idiler sürʹatte.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı