اَلتُّلْدُ [et-tuld] (tâ’nın zammıyla) Tavşancıl kuşunun yavrusuna denir.
اَلتَّلِيدُ [et-telîd] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve
اَلتَّلَدُ [et-teled] (fethateynle) Şol kimseye denir ki bilâd-ı ʹAcem’de yaʹnî diyâr-ı İslâmiyye’nin gayrıda tevellüd edip küçük iken dâr-ı İslâm’a getirilmekle dâr-ı İslâm’da neşv ü nemâ bulmuş ola, Çerkes ve Gürcü gulâmları ve câriyeleri gibi. Fi’l-asl ʹAcem’de tevellüd edip küçük iken ʹArab ülkesine götürülüp orada neşv ü nemâ bulmuş olanına denir. Baʹdehu ʹArab’dan dâr-ı İslâm’la kinâye olundu. Gerek ʹabd ve câriye ve gerek sâ΄iri olsun fi’l-asl kul cinsine mahsûstur. Eğer ʹabd ise müzekker bünyesiyle ve câriye ise تَلِيدَةٌ [telîde] ve تَلِدَةٌ [telidet] ʹunvânıyla olur. Niteki مُوَلَّدٌ [muvelled] ve مُوَلَّدَةٌ [muvelledet] bilâd-ı İslâmiyye’de mütevellid olan ʹabd ve câriyeye ıtlâk olunur. Kâle fi’n-Nihâye ve fî hadîsi Şureyḩ: “أَنَّ رَجُلاً اِشْتَرَى جَارِيَةً وَشَرَطَ أَنَّهَا مُوَلَّدَةٌ فَوَجَدَهَا تَلِيدَةً فَرَدَّهَا” وَالْمُوَلَّدَةُ اَلَّتِي وُلِدَتْ فِي بِلاَدِ الْإِسْلاَمِ Fi’l-vâkiʹ eğer mâdde-i mezkûrede ʹarz ve kıymete mü΄essir olur ise redd olunur ve illâ ibkâ olunur. Ve işbu mâddeler vâvî olup maʹnâ-yı mezkûra delâlet ve fark için tâ’ya kalb olunmuştur. Ve
تَلَدٌ [teled] (fethateynle) Masdar olur, bir yerde mukîm olmak maʹnâsına; yukâlu: تَلِدَ بِالْمَكَانِ تَلَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَقَامَ بِهِ
اَلتَّالِدُ [et-tâlid] (صَاحِبٌ [ṡâḩib] vezninde) ve
اَلتَّلْدُ [et-teld] (tâ’nın fethi ve zammı ve lâm’ın sükûnuyla ve fethateynle lügattir) ve
اَلتِّلاَدُ [et-tilâd] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
اَلْأَتْلاَدُ [el-etlâd] (hemzenin fethiyle) ve
اَلْمُتْلَدُ [el-mutled] (مُكْرَمٌ [mukrem] vezninde) Bir kimsenin hâne-zâdı olan kul ve câriye ve devâbb ve mevâşî makûlesine denir ki mâl-ı kadîm taʹbîr olunur. Ve bu طَارِفٌ [ṯârif] ve طَرِيفٌ [ṯarîf] mukâbilidir ki mâl-ı hâdis taʹbîr olunur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı