اَلْجَادِسَةُ [el-câdiset] Hars ve zerʹ ve ʹimâret olmamış por yere denir; cemʹi جَوَادِسُ [cevâdis] gelir; yukâlu: أَرْضٌ جَادِسَةٌ إِذَا كَانَتْ لَمْ تُعْمَرْ وَلَمْ تُحْرَثْ Ve ona جَادِسٌ [câdis] dahi denir vasf-ı hâss iʹtibârıyla. Ve
جَادِسٌ [câdis] Binânın münhedim ve münderis olan eser ve ʹalâmetine denir; yukâlu: مَا بَقِيَ مِنَ الدَّارِ إِلاَّ جَادِسٌ أَيْ دَارِسٌ Ve pekişip şiddet bulmuş nesneye denir; yukâlu: شَيْءٌ جَادِسٌ وَهُوَ كُلُّ مَا اشْتَدَّ مِنْ شَيْءٍ Ve kurumuş kana denir.
اَلْجَادِسَةُ [el-câdiset] (dâl’ın kesriyle) Şol yerdir ki ʹimâret olunmaya ve ekilip biçilmeye. Ve fî hadîsi Muʹâž: “مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ جَادِسَةٌ قَدْ عُرِفَتْ لَهُ فِي الْجَاهِلِيَّةِ حَتَّى أَسْلَمَ فَهِيَ لِرَبِّهَا”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı