اَلْخَاتِرُ [el-ḣâtir] ve
اَلْخَتَّارُ [el-ḣattâr] (مَكَّارٌ [mekkâr] vezninde) ve
اَلْخَتِيرُ [el-ḣatîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve
اَلْخَتُورُ [el-ḣatûr] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve
اَلْخِتِّيرُ [el-ḣittîr] (سِكِّيتٌ [sikkît] vezninde) Maʹnâ-yı evvelden vasflardır; tefâvütleri bünye cihetiyledir. Dâ΄imâ nâsa dubara ve hudʹa ile gadr ve hayf eder olan mekkâr ve gaddâra denir.
اَلْخَتْرُ [el-ḣatr] (ḣâ’nın fethi ve tâ-yı fevkiyyenin sükûnuyla) ve
اَلْخُتُورُ [el-ḣutûr] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir adamı aldayıp gadr ve hayf eylemek, ʹalâ-kavlin akbeh ve eşnaʹ vechile gadr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَتَرَهُ خَتْرًا وَخُتُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا غَدَرَهُ وَخَدَعَهُ أَوْ أَقْبَحَ الْغَدْرَ Ve bir adamın gönlü dönüp miʹdesi bulanmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَتَرَتْ نَفْسُهُ إِذَا خَبُثَتْ وَفَسَدَتْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı