اَلْبَاعُ [el-bâʹ] Kulaç taʹbîr olunan mikdâra denir; cemʹi أَبْوَاعٌ [ebvâʹ] gelir; yukâlu: قَدَّرَهُ بِبَاعِهِ وَهُوَ قَدْرُ مَدِّ الْيَدَيْنِ Ve
بَاعٌ [bâʹ] Şeref ve şân ve kereme ıtlâk olunur; yukâlu: لِفُلاَنٍ سَابِقَةٌ وَبَاعٌ أَيْ شَرَفٌ وَكَرَمٌ
اَلْبُوعُ [el-bûʹ] (bâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Kulaçlamak; yukâlu: بُعْتُ الْحَبْلَ أَبُوعُهُ بَوْعًا إِذَا مَدَدْتَ بَاعَكَ بِهِ كَمَا تَقُولُ شَبَرْتُهُ مِنَ الشِّبْرِ Yaʹnî karışladım mahallinde شَبَرْتُهُ dedikleri gibi. Ve
بَاعٌ [bâʹ] Şeref ve kereme dahi ıtlâk olunur. Ve بَاعَ الْفَرَسُ فِي جَرْيِهِ dahi derler, kaçan adımın seyrek atsa. Ve bu nâkada dahi istiʹmâl olunur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı