اَلْجَلَعُ [el-celaʹ] (fethateynle) Bir adamın dudakları kısa olmakla tamâm dişleri üzere kavuşup örtmemekle ağzı açık olmak, ʹalâ-kavlin otururken hoşça tesettür etmeyip ʹavret yeri açılır olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلِعَ فَمُهُ جَلَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ لاَ يَنْضَمُّ شَفَتَاهُ أَوْ يُقَالُ جَلِعَ الرَّجُلُ إِذَا كَانَ لاَ يَزَالُ يَبْدُو فَرْجُهُ Ve kalîlü’l-hayâ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلِعَ الرَّجُلُ إِذَا قَلَّ حَيَاؤُهُ
اَلْأَجْلَعُ [el-eclaʹ] ve
اَلْجَلِعُ [el-celiʹ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Şol kişiye denir ki dudakları kısa olmakla tamâm dişleri üzere kavuşup örtmez ola. ʹAlâ-kavlin sünepe ve çolpa kimseye denir ki otururken iyice tesettür edemeyip dâ΄imâ ʹavret yeri açılır ola. Ve
جَلِعٌ [celiʹ] Bî-hayâ kimseye denir.
اَلْجَلْعُ [el-celʹ] (cîm’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Soymak, gidermektir, خَلْعٌ [ḣalʹ] maʹnâsına; yukâlu: جَلَعَ ثَوْبَهُ وَخَلَعَهُ بِمَعْنًى Ve bu Aṡmaʹî rivâyetidir.
اَلْجَلَعُ [el-celaʹ] (fethateynle) Kalîlü’l-hayâ olmak; yukâlu: جَلَعَتِ الْمَرْأَةُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve dişleri üzerinde dudakları kavuşmamağa dahi derler; yukâlu: جَلَعَ فَمَهُ جَلَعًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı