اَلْحَسَفُ [el-ḩasef] (fethateynle) Bir adamın bir kimseye kalbi kararıp kîn ve küdûret bağlamak maʹnâsınadır; yukâlu: حَسِفَ فُلاَنٌ لِفُلاَنٍ حَسَفًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَجِنَ وَحَسِكَ
اَلْحَسْفُ [el-ḩasf] (حَذْفٌ [ḩažf] vezninde) Hurmâyı üğürtlemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَسَفَ التَّمْرَ حَسْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا نَقَّاهُ Ve
حَسْفٌ [ḩasf] Dikene denir, شَوْكٌ [şevk] maʹnâsına. Ve havâda bulut bir semte doğru akıp gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَسَفَ السَّحَابُ إِذَا جَرَى Ve
حَسْفٌ [ḩasf] ve
حَسِيفٌ [ḩasîf] Yılan kısmı ötmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَسَفَتِ الْحَيَّةُ حَسْفًا وَحَسِيفًا إِذَا جَرَسَتْ Ve
حُسَافٌ [ḩusâf] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) Ekin biçmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَسَفَ الزَّرْعَ حَسْفًا وَحُسَافًا إِذَا حَصَدَهُ Ve
حَسْفٌ [ḩasf] Koyun ve keçi sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَسَفَ الْغَنَمَ إِذَا سَاقَهَا Ve hatunun uyluklarından mâ-ʹadâ yerden cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَسَفَهَا إِذَا جَامَعَهَا دُونَ الْفَخِذَيْنِ Ve iʹtibârdan düşüp kem-kadr ve zelîl olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حُسِفَ فُلاَنٌ وَالشَّيْءُ عَلَى بِنَاءِ الْمَجْهُولِ إِذَا ذُلَّ وَأُسْقِطَ
اَلْحَسْفُ [el-ḩasf] (ḩâ’nın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Hurmânın yaramazın ayırtlamak; tekûlu: حَسَفْتُ التَّمْرَ أَحْسِفُهُ حَسْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَنْقَيْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı