اَلْأَدُ [el-ed] يَدٌ [yed] vezninde ve onda lügattir, aslı أَدْوٌ idi; ve minhu yukâlu: قَطَعَ اللهُ أَدَيْهِ أَيْ يَدَيْهِ Şârih der ki hemze yâ’ya mübeddeldir.
اَلْأَدُّ [el-edd] (hemzenin fethi ve dâl’ın teşdîdiyle) Bu dahi şey΄-i münkere denir. Ve galebe ve kuvvet maʹnâlarınadır ki ismdir. Ve masdar olur, deve böğürmek maʹnâsına; yukâlu: أَدَّ الْبَعِيرُ أَدًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا هَدَرَ Ve nâka yavrusuna üzülüp çekinmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَّتِ النَّاقَةُ إِذَا حَنَّتْ يَعْنِي إِلَى وَلَدِهَا Ve bir nesneyi sündürüp uzatmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَّ الشَّيْءَ إِذَا مَدَّهُ Ve seyr ve zehâb maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَّ فِي الْأَرْضِ إِذَا ذَهَبَ فِيهَا Ve bir kimseye bir müşkil belâ sataşmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَدَّتْهُ الدَّاهِيَةُ أَدًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي وَالرَّابِعِ إِذَا دَهَتْهُ
اَلْأَدُّ [el-edd] (hemzenin fethi ve dâl’ın teşdîdiyle) Nâkanın cevfinde savtı devr edip yüreğinden âvâz vermesi; yukâlu: أَدَّتِ النَّاقَةُ تَؤُدُّ أَدًّا أَيْ رَجَّعَتِ الْحَنِينَ فِي جَوْفِهَا Ve حَنِينٌ [ḩanîn] ḩâ-i mühmele ile şol savta derler ki rikkattan nâşî ola . Ve
أَدٌّ [edd] İnletmeğe dahi derler; yukâlu: أَدَّت فُلَانًا دَاهِيَّةٌ تَؤُدُّ أَدًّا Ve
أَدٌّ [edd] Kuvvete dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı