اَلْحُوسُ [el-ḩûs] (ḩâ’nın zammıyla) Merʹâdan hareketleri batî΄ olan develere denir; yukâlu: إِبِلٌ حُوسٌ أَيْ بَطِيئَاتُ التَّحَرُّكِ مِنْ مَرْعَاهَا
اَلْحُوَّسُ [el-ḩuvves] (رُكَّعٌ [rukkaʹ] vezninde) Şol umûr ve ahvâl-i ʹazîmeye ıtlâk olunur ki bir tâ΄ifeye vukûʹ ve cümlesini ihâta ve dâr ve diyârlarına mütehallil ola, şeb-hûn gibi; yukâlu: نَزَلَتْ عَلَيْهِمُ الْخُطُوبُ الْحُوَّسُ أَيْ أُمُورٌ نَزَلَتْ بِهِمْ فَتَغْشَاهُمْ وَتَخَلَّلَتْ دِيَارَهُمْ
اَلْحَوْسُ [el-ḩavs] جَوْسٌ [cevs] vezninde ve mürâdifidir ki zikr olundu; yukâlu: حَاسُوا خِلاَلَ الْبُيُوتِ بِمَعْنَى جَاسُوا Kâle’ş-şârih وَقُرِئَ قَوْلُهُ تَعَالَى ḣفَحَاسُوا خِلاَلَ الدِّيَارِḢ، الآية Ve
حَوْسٌ [ḩavs] Yürürken eteği sürümek maʹnâsınadır; yukâlu: حَاسَتِ الْمَرْأَةُ ذَيْلَهَا إِذَا سَحَبَتْهُ Ve kassâb evvel-be-evvel postu yüzüp sıyırmak maʹnâsınadır ki murâd birden sıyırıp çıkarmayıp tedrîcî yüzerek sıyırmaktır; yukâlu: حَاسَ الْجَزَّارُ الْإِهَابَ إِذَا كَشَطَهُ فِي سَلْخِهِ أَوَّلاً فَأَوَّلاً Ve nâs aralığında dolaşıp nesne cerr ve taleb eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; ve minhu tekûlu: تَرَكْتُ فُلاَنًا يَحُوسُ بَنِي فُلاَنٍ أَيْ يَتَخَلَّلُهُمْ وَيَطْلُبُ فِيهِمْ
اَلْحَوْسُ [el-ḩavs] (ḩâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Gezip cerr etmek; yukâlu: تَرَكْتُ فُلَانًا يَحُوسُ بَنِي فُلَانٍ أَيْ يَتَخَلَّلُهُمْ وَيَطْلُبُ فِيهِمْ بِرَّةً Ve
حَوْسٌ [ḩavs] Dağıtmağa dahi derler; yukâlu: حَمَلَ فُلَانٌ عَلَى الْقَوْمِ فِي سَهْمٍ Ve حَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِ dedikleri جَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِ gibidir haber tecessüs etmek maʹnâsına. Ve fi’l-hadîsi: “أَنَّ عُمَرَ رضي الله عنه قَالَ لِرَجُلٍ بَلْ تَحُوسُكَ فِتْنَةٌ” Yaʹnî “Seni fitne ihâta eder.”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı