اَلْحَيِّرُ [el-ḩayyir] (كَيِّسٌ [keyyis] vezninde) Kaplayı buluta denir, غَيْمٌ [ġaym] maʹnâsına.
اَلْحِيَرُ [el-ḩiyer] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) ve
اَلْحَيَرُ [el-ḩayer] (fethateynle) Mâl-ı kesîre ve ehl ü müteʹallakât-ı kesîreye denir.
اَلْحَيْرَةُ [el-ḩayret] ve
اَلْحَيْرُ [el-ḩayr] (ḩâ’ların fethi ve yâ’ların sükûnuyla) ve
اَلْحَيَرُ [el-ḩayer] (fethateynle) ve
اَلْحَيَرَانُ [el-ḩayerân] (طَيَرَانٌ [ṯayerân] vezninde) Bir nesneye bir düzeye pek çok bakmak sebebiyle gözü donuklanmak maʹnâsınadır ki o hâlet savuşmadıktan sonra bir şey΄i göremez olur. Asl maʹnâ-yı mevzûʹu budur; yukâlu: حَارَ الرَّجُلُ يَحَارُ حَيْرَةً وَحَيْرًا وَحَيَرًا وَحَيَرَانًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا نَظَرَ إِلَى الشَّيْءِ فَغُشِيَ عَلَيْهِ Ve bir adam ser-geşte ve deng ve mank olmak maʹnâsına müstaʹmeldir ki nereye gideceğini ve ne yapacağını bilmez olur; yukâlu: حَارَ الرَّجُلُ إِذَا لَمْ يَهْتَدِ لِسَبِيلِهِ Ve bir yerde su bir tarafa akmayıp beri öte çalkanıp dönmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: حَارَ الْمَاءُ إِذَا تَرَدَّدَ يَعْنِي كَأَنَّهُ لاَ يَدْرِي كَيْفَ يَجْرِي
اَلْحَيْرُ [el-ḩayr] (ḩâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) İkisinde dahi mütehayyir olmak; yukâlu: حَارَ يَحِيرُ حَيْرَةً وَحَيْرًا أَيْ تَحَيَّرَ فِي أَمْرِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı