el-ḣubb ~ اَلْخُبُّ

Kamus-ı Muhit - الخب maddesi

اَلْخُبُّ [el-ḣubb] (ḣâ’nın zammıyla) Ağacın soyulmuş kabuğuna denir. Ve pek çukur ve derin yere denir.

اَلْخَبُّ [el-ḣabb] (ḣâ’nın fethi ve bâ’nın teşdîdiyle) Oynak ve dubaracı, muhîl ve habîs ve mekkâr kimseye denir, خَدَّاعٌ جُرْبُزٌ [ḣaddâʹ curbuz] maʹnâsına; ḣâ’nın kesriyle de câ΄izdir; yukâlu; رَجُلٌ خَبٌّ أَيْ خَدَّاعٌ جُرْبُزٌ Şârihin beyânına göre ḣâ’nın kesriyle masdardır, mübâlagaten vasıf olur. Ve uzun uzadı yere yapışık kumluğa denir. Ve iki dürüşt ve galîz arz aralığında vâkiʹ düz ve yumuşak yere denir ki onda mantar nâbit olur. Ve

خَبٌّ [ḣabb] Masdar olur, خَبَبٌ [ḣabeb] ve خَبِيبٌ [ḣabîb] gibi, ke-mâ se-yuzkeru.

اَلْخِبُّ [el-Ḣibb] (ḣâ’nın kesriyle) Bir mevziʹ adıdır. Ve

خِبٌّ [ḣibb] Deryâ telâʹub edip cûş u hurûşa gelmek, هَيَجَانُ الْبَحْرِ [heyecânu’l-baḩr] maʹnâsına, ke-mâ se-yuzkeru; hudʹa maʹnâsından me΄hûzdur. Ve hîle ve fend ve hidâʹ ve hubs ve gışş maʹnâlarınadır; tekûlu: خَبِبْتَ يَا فُلاَنُ خِبًّا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve nebât boylanıp uzamak maʹnâsınadır; yukâlu: خَبَّ النَّبَاتُ خِبًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ اِذَا طَالَ وَارْتَفَعَ Ve buhl ve dınnet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَبَّ الرَّجُلُ اِذَا مَنَعَ مَا عِنْدَهُ Ve bâdiyede bedevî nâkesliğinden nâşî âyende ve revendeye mer΄î ve maʹlûm olmamak için aşağı ve çukur yere konmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَبَّ الرَّجُلُ اِذَا نَزَلَ الْمُنْهَبِطَ مِنَ اْلأَرْضِ لِيُجْهَلَ مَوْضِعُهُ بُخْلاً Ve deryâ oynayıp cûş u hurûşa gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَبَّ الْبَحْرُ اِذَا اضْطَرَبَ Mü΄ellif bunu tekrâr eylemiştir, meğer evvelki ismiyyete mahmûl ola, niteki Nihâye’de رَكِبَ الْبَحْرَ فَأَخَذَهُ خِبٌّ شَدِيدٌ ʹibâretiyle mersûmdur. İşbu خِبٌّ [ḣibb] ve خِبَابٌ [ḣibâb]-ı âtî, fırtına dediğimiz olacaktır. Ve bir kimse haddâʹ ve kallâş ve dubaracı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَبَّ الرَّجُلُ اِذَا صَارَ خَدَّاعًا

Vankulu Lugatı - الخب maddesi

اَلْخَبَبُ [el-ḣabeb] (fethateynle) ve

اَلْخَبُّ [el-ḣabb] (ḣâ’nın fethiyle) ve

اَلْخَبِيبُ [el-ḣabîb] (ḣâ’nın fethi ve bâ’nın kesri ve meddiyle) Bir nevʹ yelmektir; yukâlu: خَبَّ الْفَرَسُ يَخُبُّ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ خَبًّا وَخَبَبًا وَخَبِيبًا إِذَا رَاوَحَ بَيْنَ يَدَيْهِ وَرِجْلَيْهِ Yaʹnî gâh elin ve gâh ayağın yere kosa ki nakıllamak maʹnâsıdır. Ve ot uzanmak ve deryâ temevvüc etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَصَابَهُمْ خَبٌّ إِذَا خَبَّ بِهِمُ الْبَحْرُ Yaʹnî kaçan fırtına çekseler.

اَلْخِبُّ [el-ḣibb] (bi’l-kesri) Şol kimsedir ki hîle ve hudʹa sâhibi ola. Ve

خِبٌّ [ḣibb] Kezâlik hîle ve hudʹa kılmak; yukâlu: خَبِبْتَ يَا رَجُلُ تَخَبُ خِبَّا مِثْلُ عَلِمْتَ تَعْلَمُ عِلْمًا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı