اَلدُّغْمُ [ed-duġm] (dâl’ın zammıyla) بِيضٌ [bîḋ] maʹnâsınadır, yaʹnî أَدْغَمُ [edġam] lafzından cemʹ olup ak nesnelere denir,bu cihetle gûyâ ki zıdd olur.
اَلدُّغْمَةُ [ed-duġmet] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) ve
اَلدَّغَمُ [ed-deġam] (fethateynle) At elvânından bir levndir ki çehresi ve dudakları etrâfı karamtık olup sâ΄ir cesedinin siyâhlığından eşedd ola; murâd açık yağız olup lâkin çehresi ve dudakları etrâfı bedeninden ziyâde yağız olmaktır, hulâsası bozumtuk yağızdır ki Türkmenler konur taʹbîr ederler, makbûl levn değildir.
اَلدَّغْمُ [ed-daġm] (dâl’ın fethi ve ġayn-ı muʹcemenin sükûnuyla) Issı yâhûd soğuk bir adamı kaplamak maʹnâsınadır; yukâlu: دَغَمَهُمُ الْحَرُّ وَالْبَرْدُ وَدَغِمَهُمْ دَغْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالرَّابِعِ إِذَا غَشِيَهُمْ Ve burun kemiğini içine doğru ezmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَغَمَ أَنْفَهُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا كَسَرَهُ إِلَى بَاطِنٍ Ve kabı kapaklayıp örtmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَغَمَ الْإِنَاءَ إِذَا غَطَّاهُ Ve رَغْمٌ [raġm] kelimesini te΄kîd için îrâd olunur; yukâlu fi’d-duʹâ΄i: رَغْمًا لَهُ دَغْمًا سَغْمًا
اَلدَّغْمُ [ed-daġm] (dâl’ın fethi ve ġayn-ı muʹcemenin sükûnuyla) Bir kimseyi ıssı ihâta etmek; tekûlu: دَغَمَهُمُ الْحَرُّ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَدَغِمَهُمْ أَيْضًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غَشِيَهُمْ Ve
دَغْمٌ [daġm] (dâl’ın fethi ve ġayn’ın sükûnuyla) Burnu ufatmağa dahi derler bir haysiyyetle ki burun kemikleri rîze rîze olup içeri bata; وَهُوَ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ أَيْضًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı