ed-dimm ~ اَلدِّمُّ

Kamus-ı Muhit - الدم maddesi

اَلدِّمُّ [ed-dimm] (dâl’ın kesriyle) Debbeliğe denir; yukâlu: بِهِ دِمٌّ أَيْ أُدْرَةٌ

اَلدَّمُ [ed-dem] (dâl’ın fethi ve mîm’in tahfîfiyle) Maʹlûmdur ki kana denir, Fârisîde hûn derler; aslı دَمَيٌ idi fethateynle. Ve tesniyesinde دَمَانِ [demân] ve aslı üzere دَمَيَانِ [demeyân] dahi denir; cemʹi دِمَاءٌ [dimâ΄] gelir dâl’ın kesriyle ve دَمِيٌّ [demiyy] gelir, غَنِيٌّ [ġaniyy] vezninde. Şârih der ki ʹinde’l-baʹz aslı دَمْيٌ idi mîm’in sükûnuyla ve ʹinde’l-baʹz vâvîdir ve baʹzen âhirini mîm’e kalb ve idgâmla دَمٌّ [demm] dahi derler.

اَلدَّمُّ [ed-demm] (dâl’ın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) Bir nesneyi bir şey΄e sürüp sıvamak maʹnâsınadır, yaldız ve boya sürmek gibi; yukâlu: دَمَّهُ بِهِ دَمًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا طَلَاهُ بِهِ Ve duvarı kireç ile sıvayıp badana çalmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ الْبَيْتَ إِذَا جَصَّصَهُ Ve gemiyi zift ile kalafatlamak maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ السَّفِينَةَ إِذَا قَيَّرَهَا Ve gözün taşrasına دِمَامٌ [dimâm] yani aspur ve zaʹferân makûlesi nesne sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ الْعَيْنَ إِذَا طَلَا ظَاهِرَهَا بِدِمَامٍ Ve yeri düzeltmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ الْأَرْضَ إِذَا سَوَّاهَا Ve bir kimseye tamâm derecede şedîd ʹazâb ile ʹazâb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ فُلَانًا إِذَا عَذَّبَهُ عَذَابًا تَامًّا Ve bir adamın başını ezip hurd eylemek yâhûd yarmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ رَأْسَهُ إِذَا شَدَخَهُ أَوْ شَجَّهُ Ve vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّهُ إِذَا ضَرَبَهُ Ve sürʹatle yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ الرَّجُلُ إِذَا أَسْرَعَ Ve halkı istîsâl vechiyle rîze rîze kırıp geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ الْقَوْمَ إِذَا طَحَنَهُمْ فَأَهْلَكَهُمْ Ve ʹArab tavşanı yuvasının ağzını toprakla düpdüz örtüp belirsiz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ الْيَرْبُوعُ جُحْرَهُ إِذَا غَطَّاهُ وَسَوَّاهُ Ve aygır kısrağa aşmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ الْحِصَانُ الْحِجْرَ إِذَا نَزَلَ عَلَيْهَا Ve yerde mantarın üzerini topraklayıp gömmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَّ الْكَمْأَةَ إِذَا سَوَّى عَلَيْهَا التُّرَابَ Ve

دَمٌّ [demm] Bir nesneye tılâ olunan şey΄e denir, دِمَامٌ [dimâm] gibi, ke-mâ se-yuzkeru. Ve bir nebât adıdır. Ve دَمٌ [dem]-i muhaffefede lügattır ki kana denir.دَمٌ [dem]-i muhaffefenin aslı دَمَيٌ idi. Şârih der ki niteki şâʹirin işbu: “أَهَانَ دَمُّكَ فِرْغًا بَعْدَ عِزَّتِهِ || يَا عَمْرُو بَغْيُكَ إِصْرَارًا عَلَى الْحَسَدِ” beytinde tadʹîfle vârid oldu, lâkin yine aslı دَمَيٌ olup yâ΄ mîm’e kalb ve idgâm olunmak melhûzdur.

Vankulu Lugatı - الدم maddesi

اَلدَّمُ [ed-dem] (dâl’ın fethi ve mîm’in tahfîfiyle) Kan, hûn maʹnâsına.Aslı دَمَوٌ dir fethateynle.

اَلدَّمُّ [ed-demm] (dâl’ın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) Bir nesne ile bir şey΄ sürmek, tılâ kılmak maʹnâsına; tekûlu: دَمَمْتُ الشَّيْءَ أَدُمُّهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا طَلَيْتَهُ بِأَيِّ صِبْغٍ كَانَ Ve

دَمٌّ [demm] ʹArab tavşanı yuvasın yummağa dahi derler; yukâlu: دَمَّ الْيَرْبُوعُ جُحْرَهُ إِذَا كَبَسَهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı