ed-demen ~ اَلدَّمَنُ

Kamus-ı Muhit - الدمن maddesi

اَلدَّمْنُ [ed-demn] (dâl’ın fethiyle) Derûnda bir adama müddet-i medîde kîn tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَمِنَ عَلَيْهِ دَمْنًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا ضَغِنَ أَبَدًا Ve hurmâ ağacı çürüyüp kararmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَمِنَتِ النَّخْلَةُ إِذَا عَفِنَتْ وَاسْوَدَّتْ Ve tarlayı gübrelemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَمَنَ الْأَرْضَ دَمْنًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا دَمَلَهَا

اَلدِّمْنُ [ed-dimn] (dâl’ın kesriyle) Kalıb kalıb keçelenmiş gübreye ve fışkıya ve deve kığına denir; yukâlu: فِي دِمْنَتِهِ دِمْنٌ كَثِيرٌ أَيْ سِرْقِينٌ مُتَلَبِّدٌ وَبَعْرٌ Ve

دِمْنٌ [dimn] Bir nesneye müdâvemet eden adama denir; إِدْمَانٌ [idmân]dan me΄hûzdur, دِمْنَةٌ [dimnet] dahi denir. Bu cihetten dâ΄imâ mâlını takayyüd edip riʹâyet ve tîmârında müdâvemet eden adama دِمْنُ مَالٍ [dimnu mâl] ve دِمْنَةُ مَالٍ [dimnetu mâl] ıtlâk ederler; yukâlu: هُوَ دِمْنُ مَالٍ وَدِمْنَةُ مَالٍ أَيْ سَائِسُهُ

Vankulu Lugatı - الدمن maddesi

اَلدَّمَنُ [ed-demen] (fethateynle) Bir kimseye kîn bağlamak; yukâlu: دَمِنْتُ عَلَى فُلَانٍ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا ضَغِنْتَ

اَلدِّمَنُ [ed-dimen] (dâl’ın kesri ve mîm’in sükûnuyla) Koyun kığı, بَعْرُ شَاةٍ maʹnâsına. Ve

دِمَنٌ [dimen] Bir nesnenin üzerine kayyim olan kimseye dahi derler; yukâlu: فُلَانٌ دِمَنُ مَالٍ كَمَا يُقَالُ إِزَاءُ مَالٍ

اَلدَّمْنُ [ed-demn] (dâl’ın fethi ve mîm’in sükunuyla) Yere ters saçmak; tekûlu: دَمَنْتُ الْأَرْضَ مِثْلُ دَمَلْتُهَا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı