اَلدَّهِيُّ [ed-dehiyy] (غَنِيٌّ [ġaniyy] vezninde) ʹÂkıl ve mütebassır adama denir; cemʹi أَدْهِيَةٌ [edhiyet] ve دُهَوَاءُ [duhevâ΄] gelir, كُرَمَاءُ [kuremâ΄] vezninde; yukâlu: رَجُلٌ دَهِيٌّ وَدَهٍ أَيْ عَاقِلٌ
اَلدَّاهِي [ed-dâhî] ve
اَلدَّهِي [ed-dehî] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلدَّاهِيَةُ [ed-dâhiyet] (hâ΄ mübâlaga içindir) Cin fikirli, âfet-zihn adama denir; cemʹi دُهَاةٌ [duhât] gelir, قُضَاةٌ [ḵuḋât] gibi ve دَهُونٌ [dehûn] gelir. Bu دَهِيٌ [dehiy] kelimesinin cemʹidir, aslı دَهِيُونٌ idi.
اَلدَّهْيُ [ed-dehy] (dâl’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) ve
اَلدَّهَاءُ [ed-dehâ΄] (بَهَاءٌ [behâ΄] vezninde) Gâyetü’l-gâye zîreklik ve cevdet-i re΄y ve hüsn-i fikr ve dikkat-i tedbîr maʹnâsınadır; yukâlu: بِهِ دَهْيٌ وَدَهَاءٌ أَيْ نُكْرٌ وَجَوْدَةُ رَأْيٍ وَإِرْبٍ Ve
دَهْيٌ [dehy] ve
دَهَاءٌ [dehâ΄] ve
دَهَاءَةٌ [dehâ΄et] Masdar olurlar, bir kimse pek zîrek ve cevdet-i re΄y ve hüsn-i fikr ü tedbîr sâhibi olmak maʹnâsına ki cin fikirli olmak taʹbîr olunur; yukâlu: دَهِيَ الرَّجُلُ دَهْيًا وَدَهَاءً وَدَهَاءَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ دَاهِيًا Ve
دَهْيٌ [dehy] Bir adamı dâhiyeliğe nisbet eylemek, ʹalâ-kavlin nakîsa ʹazv ve isnâdıyla ʹayblamak yâhûd bir dâhiyeye uğratmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَهَاهُ دَهْيًا إِذَا نَسَبَهُ إِلَى الدَّهَاءِ أَوْ عَابَهُ وَتَنَقَّصَهُ أَوْ أَصَابَهُ بِدَاهِيَةٍ
اَلدَّهْيُ [ed-dehy] (dâl’ın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Cevdet-i re΄y ve hüsn-i tedbîr sâhibi olmak.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı