اَلرَّيَشُ [er-reyeş] (fethateynle) Kulağın ve yüzün kılları ve tüylerinin çokluğuna denir.
اَلرَّيِّشُ [er-reyyiş] (هَيِّنٌ [heyyin] vezninde) ve
اَلرَّيْشُ [er-reyş] (yâ’nın tahfîfiyle هَيْنٌ [heyn] vezninde) Çok yapraklı nebâta vasf olur; yukâlu: كَلَأٌ رَيِّشٌ وَرَيْشٌ أَيْ كَثِيرُ الْوَرَقِ
اَلرَّيْشُ [er-reyş] (râ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Oka yelek geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَاشَ السَّهْمَ يَرِيشُهُ رَيْشًا إِذَا أَلْزَقَ عَلَيْهِ الرِّيشَ Ve mâl ve sipâhîlik cemʹ eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: رَاشَ الرَّجُلُ إِذَا جَمَعَ الْمَالَ وَالْأَثَاثَ Ve bir adamı yedirip içirip kisvetlendirmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَاشَ الصَّدِيقَ إِذَا أَطْعَمَهُ وَسَقَاهُ وَكَسَاهُ Ve bir kimseye hayr ve menfaʹat îrâsıyla nizâm-ı hâl sâhibi kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَاشَ فُلاَنًا إِذَا أَصْلَحَ حَالَهُ وَنَفَعَهُ
اَلرِّيشُ [er-rîş] (râ’nın kesriyle) Kuş yeleğine denir. Cemʹi أَرْيَاشٌ [eryâş] ve رِيَاشٌ [riyâş] gelir. Ve libâs-ı fâhire ıtlâk olunur; yukâlu: أَعْطَاهُ مِائَةً بِرِيشِهَا أَيْ بِلِبَاسِهَا وَأَحْلاَسِهَا Yaʹnî “Filân kimseye yüz mihâr deve verdi, cemîʹ-i libâsı ve pûşiş ve sâ΄ir edavâtıyla.” Baʹzılar dediler ki bunun aslı budur ki mülûk-i ʹArab bir adama meselâ bir mikdâr deve ihsân eyleseler, melik ʹatiyyesi olduğunu iʹlâm için hörgüçlerine devekuşu yelekleri sokarlar idi. Ve
رِيشٌ [rîş] Hısb ve refâh ve maʹâşa ıtlâk olunur; yukâlu: فِي بَلَدِهِمْ رِيشٌ عَظِيمٌ أَيْ خِصْبٌ وَمَعَاشٌ
اَلرَّيْشُ [er-reyş] (râ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Masdardır, oka yelek takmak maʹnâsına; tekûlu: رِشْتُ السَّهْمَ إِذَا أَلْزَقْتَ عَلَيْهِ الرِّيشَ Ve إِلْزَاقٌ [ilzâḵ] yapıştırmağa derler. Ve
رَيْشٌ [reyş] Bir kimsenin hâlını ıslâh etmeğe dahi derler, oku yeleklemeğe teşbîhen; tekûlu: رِشْتُ فُلَانًا إِذَا أَصْلَحْتَ حَالَهُ
اَلرِّيشُ [er-rîş] (râ’nın kesri ve meddiyle) Yelek ki tuyûr cinsinde olur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı