اَلشَّحَنُ [eş-şeḩan] (fethateynle) Hıkd ve kîn bağlamak maʹnâsınadır; yukâlu: شَحِنَ عَلَيْهِ شَحَنًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا حَقِدَ عَلَيْهِ
اَلشَّحْنُ [eş-şaḩn] (şîn’in fethi ve ḩâ-ı mühmelenin sükûnuyla) Doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَحَنَ السَّفِينَةَ شَحْنًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا مَلَأَهَا Ve şikâr sürer gibi bir nesneyi ensesinden sürüp götürmek maʹnâsınadır; yukâlu: شَحَنَهُ إِذَا طَرَدَهُ وَشَلَّهُ وَأَبْعَدَهُ Ve ʹasker ile şehri dopdolu eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: شَحَنَ الْمَدِينَةَ بِالْخَيْلِ إِذَا مَلَأَهَا Ve tazı şikârı sayd eylemeyerek uzun uzadı kovmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَحَنَتِ الْكِلَابُ وَشَحِنَتْ شَحْنًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالرَّابِعِ وَالثَّانِي إِذَا أَبْعَدَتِ الطَّرْدَ وَلَمْ تَصِدْ شَيْئًا
اَلشَّحْنُ [eş-şaḩn] (şîn’in fethi ve ḩâ΄-i mühmelenin sükûnuyla) Doldurmak; tekûlu: شَحَنْتُ السَّفِينَةَ إِذَا مَلَأْتَهَا Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ﴾ (الشعراء، 119، يس، 41) ve tekûlu: شَحَنْتُ الْبَلَدَ بِالْخَيْلِ إِذَا مَلَأْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı