اَلشَّرَاءُ [eş-Şerâ΄] (سَمَاءٌ [semâ΄] vezninde) Bir dağın adıdır.
اَلشِّرَاءُ [eş-şirâ΄] (şîn’in kesri ve elifin meddiyle ve kasrıyla) Bir nesneyi satın almak maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَاهُ يَشْرِيهِ شِرَاءً وَشِرًى إِذَا مَلَكَهُ بِالْبَيْعِ Ve satmak maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: شَرَاهُ إِذَا بَاعَهُ Ve bir nesneyi sermek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَى اللَّحْمَ وَالثَّوْبَ وَالْأَقِطَ إِذَا شَرَّرَهَا Ve bir kimseyi hezl ve suḣriyyet eylemek, ʹalâ-kavlin horlayıp tezlîl ve irgâm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَى فُلَانًا إِذَا سَخِرَ بِهِ أَوْ أَرْغَمَهُ Ve
شِرَاءُ نَفْسٍ [şirâ΄u nefs] ʹAskerin önüne geçip onların tarafından mukâtele eylemek yâhûd kavmi tarafından sultâna yâhûd vâlîye varıp onların umûr ve maslahatlarını ʹarz ve tanzîm eylemekten ʹibârettir; yukâlu: شَرَى بِنَفْسِهِ عَنِ الْقَوْمِ إِذَا تَقَدَّمَ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ فَقَاتَلَ عَنْهُمْ أَوْ إِلَى السُّلْطَانِ فَتَكَلَّمَ عَنْهُمْ Ve
شِرَاءٌ [şirâ] Bir adamı kurdeşeni dedikleri giciğe uğratmak maʹnâsınasınadır; yukâlu: شَرَى اللهُ فُلَانًا إِذَا أَصَابَهُ بِعِلَّةِ الشَّرَى
اَلشِّرَاءُ [eş-şirâ΄] (şîn’in kesri ve elifin meddiyle ve kasrıyla dahi lügattir) Bir nesneyi satmak.Ve almak maʹnâsına dahi gelir, azdâddandır; tekûlu: شَرَيْتُ الشَّيْءَ أَشْرِيهِ شَرًى إِذَا بِعْتَهُ وَإِذَا اشْتَرَيْتَهُ أَيْضًا Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللهِ﴾ (البقرة، 207) أَيْ يَبِيعُهَا Ve kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةً﴾ أَيْ بَاعُوهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı