اَلشَّدْهُ [eş-şedh] (şîn’in fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Yarmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَدَهَ رَأْسَهُ شَدْهًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا شَدَخَهُ Ve medhûş kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَدَهَ فُلَانًا إِذَا أَدْهَشَهُ ve yukâlu: شُدِهَ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا دُهِشَ Ve meşgûl kılınmak maʹnâsınadır; yukâlu: شُدِهَ فُلَانٌ أَيْ شُغِلَ Ve mütehayyir kılınmak maʹnâsınadır; yukâlu: شُدِهَ الرَّجُلُ إِذَا حُيِّرَ
اَلشَّدَهُ [eş-şedeh] (fethateynle) Kezâlik ismdir, hayret maʹnâsına, بُخْلٌ [buḣl] ile بَخَلٌ [beḣal] gibi. Ve Ebû Zeyd eyitti: شُدِهَ الرَّجُلُ dedikleri شُغِلَ maʹnâsınadır, gayrı değildir dedi.
اَلشُّدْهُ [eş-şudh] (şîn’in zammı ve dâl’ın sükûnuyla) İsmdir, hayret maʹnâsına.
اَلشَّدْهُ [eş-şedh] (şîn’in fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Mütehayyir olmak; yukâlu: شُدِهَ الرَّجُلُ شَدْهًا إِذَا دَهِشَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı