eṡ-ṡult ~ اَلصُّلْتُ

Kamus-ı Muhit - الصلت maddesi

اَلصِّلْتُ [eṡ-ṡilt] (ṡâd’ın kesriyle) Uğruya denir, لِصٌّ [liṡṡ] maʹnâsına.

اَلصَّلْتُ [eṡ-ṡalt] (ṡâd’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Vücûd-ı insânîde şol alına denir ki gurre gibi açık ve rûşen ve tâb-dâr ola; yukâlu: جَبِينٌ صَلْتٌ أَيْ وَاضِحٌ بَرَّاقٌ ʹAlâ-kavlin düz ve bâriz ve küşâde olanına denir ki yumru mukâbilidir, sıfât-ı medâyihtendir. Ve

صَلْتٌ [ṡalt] Mücellâ ve musaykal ve âb-dâr olan işlek zağlı kılıca denir. Ve varsak ve yatağan makûlesi büyük bıçağa denir; bunda ṡâd’ın zammıyla da lügattir; yukâlu: ضَرَبَهُ بِالصَّلْتِ أَيِ السِّكِّينِ الْكَبِيرَةِ Ve umûr ve mesâlihte ikdâmlı çîre ve kâr-güzâr adama ıtlâk olunur. Ve

صَلْتٌ [Ṡalt] Bir recül adıdır. Ve masdar olur, at oynatmak maʹnâsına; yukâlu: صَلَتَ الْفَرَسَ صَلْتًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا رَكَضَهُ

Vankulu Lugatı - الصلت maddesi

اَلصُّلْتُ [eṡ-ṡult] (ṡâd’ın zammı ve lâm’ın sükûnuyla) Büyük bıçak, سِكِّينٌ عَظِيمٌ maʹnâsına.

اَلصَّلْتُ [eṡ-ṡalt] (ṡâd’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Şol alındır ki açık ve rûşen ola, cebîn-i vâzıh maʹnâsına. Ve

صَلْتٌ [ṡalt] İkdâmlı kimseye dahi derler. Ve

صَلْتٌ [ṡalt] Sütün ve şorbanın çervişi az olmağa dahir derler; yukâlu: جَاءَ بِلَبَنٍ يَصْلِتُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَمَرَقٍ يَصْلِتُ إِذَا كَانَ قَلِيلَ الدَّسَمِ كَثِيرَ الْمَاءِ Ve مَرَقٌ [meraḵ] fethateynle şorbaya ve دَسَمٌ [desem] kezâlik fethateynle yağa derler. Ve

صَلْتٌ [Ṡalt] Bir recülün ismidir. Ve

صَلْتٌ [ṡalt] Kadehte olan nesneyi dökmek; yukâlu: صَلَتُّ مَا فِي الْقَدَحِ إِذَا صَبَبْتَهُ Ve at oynatmağa dahi derler; tekûlu: صَلَتُّ الْفَرَسَ إِذَا رَكَضْتَهُ Ve

صَلْتٌ [ṡalt] Yalın kılıçla vurmağa dahi derler; yukâlu: ضَرَبَهُ بِالسَّيْفِ صَلْتًا إِذَا ضَرَبَهُ بِهِ وَهُوَ مُصْلَتٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı