اَلطَّرِدُ [eṯ-ṯarid] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Şol irkilmiş yağmur suyuna denir ki içine davar girip telvîs etmiş ola.
اَلطَّرَدُ [eṯ-ṯarad] (fethateynle) Hîle ve hudʹa ile yâ âlât ve şikârî ile av avlamağa dürüşmek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرِدَ الصَّيَّادُ طَرَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا زَاوَلَ الصَّيْدَ
اَلطَّرْدُ [eṯ-ṯard] (فَرْدٌ [ferd] vezninde) Sürüp ırak eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَدَهُ طَرْدًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا أَبْعَدَهُ Ve bunda fethateynle lügattir. Ve develeri etrâfından sürüp çevirerek toplamak maʹnâsınadır; yukâlu: طَرَدَ الْإِبِلَ إِذَا ضَمَّ مِنْ نَوَاحِيهَا Ve kovmak maʹnâsınadır; tekûlu: طَرَدْتُهُ أَيْ نَفَيْتُهُ عَنٍّي Ve bir kavm üzere uğrayıp geçmek maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: طَرَدْتُهُمْ أَيْ أَتَيْتُهُمْ وَجُزْتُهُمْ
اَلطَّرْدُ [eṯ-ṯard] (ṯâ’nın fethi ve râ’nın sükûnuyla) ve
اَلطَّرَدُ [eṯ-ṯared] (fethateynle) Bir nesneyi ırak etmek, ibʹâd maʹnâsına; tekûlu: طَرَدْتُهُ فَذَهَبَ وَلَا تَقُولُ مِنْهُ افْتَعَلَ وَانْفَعَلَ إِلَّا فِي لُغَةٍ رَدِيئَةٍ وَيُقَالُ فُلَانٌ يَطْرُدُهُمْ أَيْ يَشُلُّهُمْ وَيَكْسَؤُهُمْ Yaʹnî onların ardınca gidip onları sürer. Ve
طَرْدٌ [ṯard] (sükûn-ı râ’yla) ve
طَرَدٌ [ṯared] (fethateynle) Deveyi sürüp bir yere cemʹ etmek. Ve
طَرَدٌ [ṯared] Bir kimseye var git demeğe dahi derler; yukâlu: طَرَدْتُهُ إِذَا نَفَيْتَهُ عَنْكَ وَقُلْتَ اذْهَبْ عَنَّا Ve bir kavmin üzerine gelmeğe dahi derler; yukâlu: طَرَدْتُ الْقَوْمَ إِذَا أَتَيْتَ عَلَيْهِمْ وَجُزْتَهُمْ Ve
طَرَدٌ [ṯared] Av avlamağa dürüşmek مُزَاوَلَةُ الصَّيْدِ maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı