el-ʹurm ~ اَلْعُرْمُ

Kamus-ı Muhit - العرم maddesi

اَلْعَرَمُ [el-ʹarem] (fethateynle) Kemik ve biryân makûlesinin râyihası yayılmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرِمَ الْعَظْمُ عَرَمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا قَتِرَ Ve

عَرَمٌ [ʹarem] Bir nesnede olan aklı karalı alacalığa denir, ʹalâ-kavlin aklı karalı hurde hurde benekliliğe denir. Ve koyun kısmının dudağında olan aklığa denir, عُرْمَةٌ [ʹurmet] dahi denir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve

عَرَمٌ [ʹarem] Ete denir, لَحْمٌ [laḩm] maʹnâsına.

اَلْعَارِمُ [el-ʹârim] ve

اَلْعَرِمُ [el-ʹarim] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Bed-hûy ve küstâh maʹnâsınadır. Ve pek bârid güne ıtlâk olunur; yukâlu: يَوْمٌ عَارِمٌ أَيْ نِهَايَةٌ فِي الْبَرْدِ Ve

عَارِمٌ [ʹÂrim] Munžir b. el-Aʹlem nâm kimsenin feresi ismidir. Ve

سِجْنُ عَارِمٍ [Sicnu ʹÂrim] Şol zindândır ki Muḣtâr b. ʹAbîd ešamp;-Šeḵafî, Kûfe’ye ʹazîmeti hılâlde berâber gitmesin diye ʹAbdullâh b. ez-Zubeyr, Muḩammed b. el-Ḣalîfe’yi onda habs eylemiştir.

اَلْعَرْمُ [el-ʹarm] (ʹayn’ın fethiyle) Kemiğin etini soymak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَمَ الْعَظْمَ عَرْمًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا نَزَعَ مَا عَلَيْهِ مِنْ لَحْمٍ Ve meme emmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَمَ الصَّبِيُّ أُمَّهُ إِذَا رَضَعَهَا Ve deve ağaç dallarını otlayıp kemirmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَمَتِ الْإِبِلُ الشَّجَرَ إِذَا نَالَتْ مِنْهُ Ve bir adama küstâhâne bed muʹâmele eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَمَ فُلَانًا إِذَا أَصَابَهُ بِشَرَاسَةٍ Ve

عَرْمٌ [ʹarm] Yağlılığa denir; yukâlu: فِيهِ عَرْمٌ أَيْ دَسَمٌ Ve çömlek içre kalan bakiyyeye denir.

Vankulu Lugatı - العرم maddesi

اَلْعُرْمُ [el-ʹurm] (ʹayn’ın zammı ve râ’nın sükûnuyla) أَعْرَمُ [aʹrem]in cemʹi; yukâlu: بَيْضُ الْقَطَا عُرْمٌ Ve قَطَا [ḵaṯâ] boğurtlak demekle maʹrûf olan kuştur.

اَلْعَرِمُ [el-ʹarim] (ʹayn’ın fethi ve râ’nın kesriyle) Şol yüksek topraktır ki suyu bağlamak için ederler. Bunun lafzından vâhidi yoktur. Ve baʹzılar eyitti: Vâhidi عَرِمَةٌ [ʹarimet]tir. Ve عَرِمَةٌ [ʹarimet] bed-hû olana dahi derler, عَارِمٌ maʹnâsına, ʹalâ-mâ se-yecî΄u inşâallâhu taʹâlâ.

اَلْعَرْمُ [el-ʹarm] (ʹayn’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Kemik kemirmek; tekûlu: عَرَمْتُ الْعَظْمَ أَعْرُمُهُ وَأَعْرِمُهُ عَرْمًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ والثاني إِذَا عَرَقْتَهُ Ve عَرْقٌ [ʹarḵ] kemikten eti almağa derler. Ve

عَرْمٌ [ʹarm] Deve ağacı otlamağa dahi derler; yukâlu: عَرَمَتِ الْإِبِلُ الشَّجَرَ أَيْ نَالَتْ مِنْهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı