اَلْعَنَسُ [el-ʹanes] (fethateynle) Her sâʹat aynaya bakmak maʹnâsınadır; yukâlu: هُوَ يَعْنَسُ عَنَسًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ يَنْظُرُ فِي الْعِنَاسِ أَيِ الْمِرْآةِ كُلَّ سَاعَةٍ
اَلْعَنْسُ [el-ʹans] (ʹayn’ın fethi ve nûn’un sükûnuyla) Sulb ve metîn nâkaya denir. Ve tavşancıl kuşuna denir. Ve masdar olur, ağacı eğip tersine çevirmek maʹnâsına; yukâlu: عَنَسَ الْعُودَ عَنْسًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا عَطَفَهُ وَقَلَبَهُ Ve
عَنْسٌ [ʹAns] Yemen’den bir kabîle pederi olan Zeyd b. Mâlik b. Uded nâm kimsenin lakabıdır; Yemen’de mihlâf-ı ʹAns ona muzâftır.
اَلْعَنْسُ [el-ʹans] (ʹayn’ın fethi ve nûn’un sükûnuyla) Muhkem olan nâka. Baʹzılar eyitti: عَنَسٌ [ʹanes] şol nâkadır ki kuyruğunun kılları çok ola. Ve
عَنْسٌ [ʹAns] Yemen’den bir kabîlenin adıdır.
اَلْعُنْسُ [el-ʹuns] (ʹayn’ın zammı ve nûn’un sükûnuyla) Cemʹi. Ve
اَلْعُنَّسُ [el-ʹunnes] (ʹayn’ın zammı ve nûn’un fethi ve teşdîdiyle) Kezâlik cemʹi, بَازِلٌ [bâzil] ve بُزُلٌ [buzul] ve بُزَّلٌ [buzzel] gibi. Ve بَازِلٌ [bâzil] azısın yarmış deveye derler. Ve Kisâ΄î eyitti: عَانِسٌ [ʹânis] مُعْصِرٌ [muʹṡir]den ziyâde olandır. Ve مُعْصِرٌ [muʹṡir] dahi mîm’in zammı ve ṡâd’ın kesriyle ʹavretler mertebesine erişen kızdır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı