el-ḵuḩf ~ اَلْقُحْفُ

Kamus-ı Muhit - القحف maddesi

اَلْقُحْفُ [el-ḵuḩf] (ḵâf’ın zammıyla) قَاحِفٌ [ḵâḩif]in cemʹidir, ke-mâ se-yuzkeru.

اَلْقَحْفُ [el-ḵaḩf] (ḵâf’ın fethiyle) قِحْفٌ [ḵiḩf] dediği zikr olunan dimâg kemiğini kesmek yâhûd ufatmak yâ vurmak yâ ona dokunmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَحَفَ فُلاَنًا قَحْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا قَطَعَ قِحْفَهُ أَوْ كَسَرَهُ أَوْ ضَرَبَهُ أَوْ أَصَابَهُ Ve kapta olan meşrûbu hep içmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَحَفَ الرَّجُلُ إِذَا شَرِبَ مَا فِي الْإِنَاءِ Ve kapta olan nesneyi taşraya çıkarmak yâhûd kapta olan tirit makûlesi nesneyi taşra cezb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَحَفَ مَا فِي الْإِنَاءِ إِذَا اسْتَخْرَجَهُ أَوْ جَذَبَ الثَّرِيدَ وَغَيْرَهُ Ve harman savurmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَحَفَ الْحَبَّ إِذَا ذَرَاهُ

اَلْقِحْفُ [el-ḵiḩf] (ḵâf’ın kesri ve ḩâ-yı mühmelenin sükûnuyla) Başta dimâg üzere olan kemiğe denir ki beyin onda olur. Ve جُمْجُمَةٌ [cumcumet]ten ayrılan kemik parçasına denir, جُمْجُمَةٌ [cumcumet]ten ayrılıp bulunmadıkça yâhûd ondan münkesir olmayana ıtlâk olunmaz. Cemʹi أَقْحَافٌ [aḵḩâf] ve قُحُوفٌ [ḵuḩûf] gelir ve قِحَفَةٌ [ḵiḩafet] gelir, عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde. Mü΄ellif gerçi جُمْجُمَةٌ [cumcumet]i terdîd üzere tefsîr eylemiştir, lâkin cemîʹ-i ümmehâtın beyânı üzere جُمْجُمَةٌ [cumcumet] başı ihâta eden çanağa denir ki kâse-i serdir, baş çanağı taʹbîr olunur. Ve قِحْفٌ [ḵiḩf] ondan dimâgı müştemil olan kıtʹasına denir, kezâlik ondan münfelik yâ münkesir olan parçasına denir.

Vankulu Lugatı - القحف maddesi

اَلْقَحْفُ [el-ḵaḩf] (ḵâf’ın fethi ve ḩâ’nın sükûnuyla) قِحْفٌ [ḵiḩf] dedikleri kemiğe vurmaktır; tekûlu: قَحَفْتُهُ قَحْفًا إِذَا ضَرَبْتَهُ قِحْفَهُ وَأَصَبْتَ قِحْفَهُ Ve

قَحْفٌ [ḵaḩf] Kâsede olanı cümleten içmeğe dahi derler; tekûlu: قَحَفْتُ قَحْفًا إِذَا شَرِبْتَ جَمِيعَ مَا فِي الْإِنَاءِ ve yukâlu: شَرِبْتُ بِالْقِحْفِYaʹnî قَحْفٌ [ḵaḩf] maʹnâsın bu tarîkle dahi edâ derler.

اَلْقِحْفُ [el-ḵiḩf] (ḵâf’ın kesri ve ḩâ’nın sükûnuyla) Dimâgın üzerinde şol kemiktir ki dimâgı cemʹ eder. Ve mesel-i meşhûrdur sîga-i cemʹle geldiği “رَمَاهُ بِأَقْحَافِ رَأْسِهِ” derler kaçan hasmının üzerine bir belâ getirip onunla iskât etse. Ve

قِحْفٌ [ḵiḩf] Ağaçtan şol kadehe derler ki zikr olunan kemik misâlinde olur, gûyâ ki yarım kadehtir; yukâlu: مَا لَهُ قِدٌّ وَلَا قِحْفٌ Pes قِدٌّ [ḵidd] deriden olan kadehtir. Ve

قِحْفٌ [ḵiḩf] Ağaçtan olan kadehtir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı