اَلْكَسَحُ [el-kesaḩ] (fethateynle) Bir kimsenin eli çolak yâhûd ayağı kötürüm olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَسِحَ الرَّجُلُ كَسَحًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ أَكْسَحَ
اَلْكَسِحُ [el-kesiḩ (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Nâ-merd kimseye denir ki lede’l-istiʹâne iʹâne eylemez ola; yukâlu: رَجُلٌ كَسِحٌ إِذَا اسْتَعَنْتَهُ لاَ يُعِينُكَ
اَلْكَسْحُ [el-kesḩ] (مَسْحٌ [mesḩ] vezninde) Süpürmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَسَحَ الْبَيْتَ كَسْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا كَنَسَهُ Ve yel yer yüzünden toprağı sıyırmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَسَحَتِ الرِّيحُ اْلأَرْضَ إِذَا قَشَرَتْ عَنْهَا التُّرَابَ Ve ʹâciz olmak maʹnâsınadır ki pek aksaklık maʹnâsından me΄hûzdur; yukâlu: بِهِ كَسْحٌ أَيْ عَجْزٌ Ve pek aksak olmak maʹnâsınadır; yukâlu: فِي رِجْلِهِ كَسْحٌ أَيْ ظَلْعٌ شَدِيدٌ ve yukâlu: جَمَلٌ مَكْسُوحٌ أَيْ بِهِ ظَلْعٌ شَدِيدٌ
اَلْكَسْحُ [el-kesḩ] (kâf’ın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Süpürmek; tekûlu: كَسَحْتُ الْبَيْتَ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا كَنَسْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı