اَللَّحَمُ [el-leḩam] (fethateynle) لَحَامَةٌ [leḩâmet] maʹnâsınadır yukâlu: لَحِمَ الرَّجُلُ لَحَمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ بِمَعْنَى لَحُمَ
اَللَّحِمُ [el-leḩim] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Arslana denir. Ve gövdesi etli tenû-mend adama denir. Ve eti pek sevip çok ekl eder olan adama denir. Ve şol hâneye ıtlâk olunur ki onda nâsın fasl ve gıybeti çok vâkiʹ olur ola; ve bihi fussire’l-hadîsu: “إِنَّ اللهَ يُبْغِضُ الْبَيْتَ اللَّحِمَ” وَهُوَ الَّذِي يُغْتَابُ فِيهِ النَّاسُ كَثِيرًا Ve dâ΄imâ et ekl eder yâhûd ondan pek hoşlanır olan doğan makûlesine denir; yukâlu: بَازٌ لَحِمٌ إِذَا كَانَ يَأْكُلُ اللَّحْمَ أَوْ يَشْتَهِيهِ
اَللَّحْمُ [el-laḩm] (lâm’ın fethi ve ḩâ-yı mühmelenin sükûnuyla ve fethiyle) Ete denir Fârisîde gûşt denir; cemʹi أَلْحُمُ [elḩum] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] gibi ve لُحُومٌ [luḩûm] gelir ve لِحَامٌ [liḩâm] gelir ve لُحْمَانٌ [luḩmân] gelir lâm’ın zammıyla. Ve her nesnenin üzerine ve içine ıtlâk olunur; yukâlu: لَحْمُ الثَّمَرِ أَيْ لُبُّهُ Ve
لَحْمٌ [laḩm] Masdar olur, bir işi muhkem kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَحَمَ الْأَمْرَ لَحْمًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا أَحْكَمَهُ Ve kemikten et soymak maʹnâsınadır; yukâlu: لَحَمَ الْعَظْمَ إِذَا عَرَقَهُ Ve kuyumcu kırık nesneyi yapıştırmak maʹnâsınadır ki lehimlemek taʹbîr olunur; yukâlu: لَحَمَ الصَّائِغُ الْفِضَّةَ إِذَا لَأَمَهَا Ve bir adama et yedirmek maʹnâsınadır; yukâlu: لَحَمَهُ لَحْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَطْعَمَهُ اللَّحْمَ Ve bir yerde ilişip kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَحِمَ الرَّجُلُ لَحْمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا نَشِبَ فِي الْمَكَانِ Ve katl olunmak maʹnâsınadır; yukâlu: لُحِمَ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا قُتِلَ
اَللَّحْمُ [el-laḩm] (lâm’ın fethi ve ḩâ’nın sükûnuyla) Et, gûşt maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı