اَللَّوْقَةُ [el-levḵat] (lâm’ın fethiyle) Sâʹat maʹnâsınadır; yukâlu: ذَهَبَ فُلَانٌ لَوْقَةً أَيْ سَاعَةً
اَللُّوقَةُ [el-lûḵat] (lâm’ın zammıyla) Kaymağa yâhûd kere yağına denir, ʹalâ-kavlin kaymakla yâhûd kere yağıyla tâze hurmâdan yâhûd sâfî yağla tâze hurmâdan müretteb taʹâma denir. Ve ona أَلُوقَةٌ [elûḵat] dahi derler مَلُولَةٌ [melûlet] vezninde; tekûlu: أَطْعَمَنَا لُوقَةً وَأَلُوقَةً أَيْ زُبْدَةً أَيْ هِيَ بِالرُّطَبِ وَالسَّمْنِ Mü΄ellif أَلُوقَةٌ [elûḵat]ı “أ،ل،ق” bâbında dahi sebt eylemişti ki “أ،ل،ق” mâddesinden idi, zâhiren burada murâd hemân temsîldir.
اَللُّوقَةُ [el-lûḵat] (lâm’ın zammı ve meddiyle) Kaymak, Kisâ΄î rivâyeti üzere. Ve İbnu’l-Kelbî eyitti: لُوقَةٌ [lûḵat] kaymakla tâze hurmâdan olan taʹâmdır. Ve bunda iki lügat vardır, biri لُوقَةٌ [lûḵat] ve biri أَلُوقَةٌ [elûḵat]tır hemzenin fethi ve lâm’ın zammı ile mezbûrdan, Ebû ʹUbeyd rivâyet ettiği üzere.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı