اَلْمِرْمَلُ [el-mirmel] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) Küçük bukağıya denir.
اَلْمُرَمِّلُ [el-muremmil] (مُحَدِّثٌ [muḩaddišamp;] vezninde) ve
اَلْمُرْمِلُ [el-murmil] (مُحْسِنٌ [muḩsin] vezninde) Arslana denir.
اَلْمُرَمَّلُ [el-muremmel] (مُعَظَّمٌ [muʹażżam] vezninde) Şol pâlûze ve zırva ve helvâ makûlesine denir ki yüzünde hasır örgüsü gibi çînleri ve bükülmeleri kesîr ola; yukâlu: خَبِيصٌ مُرَمَّلٌ إِذَا كَثُرَ عَصْدُهُ وَلَيُّهُ
اَلرَّمَلُ [er-remel] (fethateynle) ve
اَلرَّمَلَانُ [er-remelân] (fetehâtla) ve
اَلْمَرْمَلُ [el-mermel] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) Ling ile yürümek maʹnâsınadır; yukâlu. رَمَلَ فُلَانٌ رَمَلًا وَرَمَلَانًا وَمَرْمَلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا هَرْوَلَ ve minhu: رَمَلَانُ طَائِفِ الْبَيْتِ الشَّرِيفِ Ve
رَمَلٌ [remel] ʹArûziyyûn ıstılâhında kasîde ile recezden mâ-ʹadâya ıtlâk olunur. Şârih der ki mü΄ellifin tefsîri vazʹ-ı ʹAraba mebnîdir ki kasîde ile recezin gayrı şiʹre رَمَلٌ [remel] ıtlâk ederler. Ve ehl-i ʹarûz bahr-i mahsûsa رَمَلٌ [remel] ıtlâk ederler ki vezni altı kerre fâʹilâtün cüz΄lerinden mürekkebdir, nesc-i hasîr gibi muntazamü’l-evtâd olduğu için tesmiye eylediler. İntehâ. Ve
رَمَلٌ [remel] Azca yağmura denir. Ve bir nesnede olan ziyâdeye denir. Ve bakar-ı vahşînin ayaklarında olan hutûta denir ki kendi levnine muhâlif olur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı