اَلْمُصَرِّحُ [el-muṡarriḩ] (مُحَدِّثٌ [muḩaddišamp;] vezninde) Bulutsuz ayaz güne ıtlâk olunur; yukâlu: يَوْمٌ مُصَرِّحٌ أَيْ بِلاَ سَحَابٍ
اَلْمُصَرَّحُ [el-muṡarraḩ] (mîm’in zammı ve ṡâd’ın fethi ve teşdîdiyle) Şol gündür ki onda bulut olmaya; yukâlu: يَوْمٌ مُصَرَّحٌ أَيْ لَيْسَ فِيهِ سَحَابٌ Ve
تَصْرِيحٌ [taṡrîḩ] Hamrın köpüğü gitmektir; tekûlu: قَدْ صَرَّحَتْ مِنْ بَعْدِ تَهْدَارٍ وَإِزْبَادٍ Yaʹnî hamr sâfî oldu kükreyip köpüğün saçtıktan sonra. Ve izhâr maʹnâsına da gelir; yukâlu: قَدْ صَرَّحَ بِمَا فِي نَفْسِهِ أَيْ أَظْهَرَ Ve zuhûr maʹnâsına da gelir. Ve fi’l-meseli: “صَرَّحَ الْحَقُّ عَنْ مَحْضِهِ” أَيِ انْكَشَفَ Ve ziyâde şedîd olmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: “صَرَّحَتْ كَحْلُ” إِذَا أَجْدَبَتْ وَصَارَتْ صَرِيحَةً Yaʹnî كَحْلٌ [kaḩl] ki kâf’ın fethiyle ve ḩâ-i mühmelenin sükûnuyla kıtlık yılıdır, kaçan جَدْبٌ [cedb]i yaʹnî kıtlığı صَرِيحٌ olsa böyle derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı