صَوْلَةُ [Ṡavlet] (خَوْلَةُ [ḣavlet] vezninde) Bir recül adıdır.
اَلصَّوْلُ [eṡ-ṡavl] (قَوْلٌ [ḵavl] vezninde) ve
اَلصِّيَالُ [eṡ-ṡiyâl] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde ki aslı صِوَالٌ idi) ve
اَلصُّوُولُ [eṡ-ṡuvûl] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve
اَلصَّوَلَانُ [eṡ-ṡavelân] (جَوَلَانٌ [cevelân] vezninde) ve
اَلصَّالُ [eṡ-ṡâl] (vâv’ı elife ibdâlle) ve
اَلْمَصَالَةُ [el-meṡâlet] (مَقَالَةٌ [meḵâlet] vezninde) Bir kimsenin üzerine yürüyüş edip saldırmak maʹnâsınadır, adamcıl deve gibi; yukâlu: صَالَ عَلَى قِرْنِهِ يَصُولُ صَوْلًا وَصِيَالًا وَصُوُولًا وَصَالًا وَمَصَالَةً إِذَا سَطَا عَلَيْهِ Ve bir kimseye havâle ve şer-gîr olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: صَالَ عَلَى فُلَانٍ إِذَا اسْتَطَالَ عَلَيْهِ وَقَهَرَهُ Ve
صَوْلٌ [ṡavl] Erkek yavuz deve sâ΄ir develer üzere saldırıp kimini kavrayıp kimini tepelemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَالَ الْفَحْلُ عَلَى الْإِبِلِ صَوْلًا إِذَا قَاتَلَهَا Ve haşarı eşek dişi üzere saldırıp önüne katıp sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَالَ الْعَيْرُ عَلَى الْعَانَةِ إِذَا شَلَّهَا Ve
صَوْلٌ [ṡavl] ve
صَوْلَةٌ [ṡavlet] Bir adamın üzerine kedi gibi sıçrayıp atılmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَالَ عَلَيْهِ صَوْلًا وَصَوْلَةً إِذَا وَثَبَ Ve bir kimse hakkında bir nesne mukadder olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: صِيلَ لَهُمْ كَذَا عَلَى الْمَجْهُولِ أَيْ أُتِيحَ Bu maʹnâ mecazdır ve bu maʹnâda hemân mechûlen istiʹmâl olunur.
صُولَةُ [Ṡûlet] (ṡâd’ın zammı ve meddiyle) Bir mevziʹin ismidir.
اَلصَّوْلَةُ [eṡ-ṡavlet] (ṡâd’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Bi-maʹnâhu; yukâlu: صَالَ عَلَيْهِ إِذَا اسْتَطَالَ وَصَالَ عَلَيْهَ وَثَبَ صَوْلًا وَصَوْلَةً yukâlu: رُبَّ قَوْلٍ أَشَدُّ مِنْ صَوْلٍ Ve
صَوْلَةٌ [ṡavlet] Hımâr-ı vahşî, merkeb sürüsüne hücûm etmeğe dahi derler; yukâlu: صَالَ الْعَيْرُ إِذَا حَمَلَ عَلَى الْعَانَةِ Ve عَانَةٌ [ʹânet] merkeb sürüsüne derler. Ve
صَوْلَةٌ [ṡavlet] Takdîr etmeğe dahi derler; yukâlu: صِيلَ لَهُمْ كَذَا إِذَا أُتِيحَ Ve إِتَاحَةٌ [itâḩat] ḩâ΄-i mühmele ile takdîr olunmağa derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı