Żulaʹ ~ ظُلَعُ

Kamus-ı Muhit - ظلع maddesi

ظُلَعُ [Żulaʹ] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) Benû Suleym yurdunda bir dağın adıdır.

Burada رَبْعٌ [rebʹ] tavakkuf ve intizâr yâhûd ikâmet maʹnâsından me΄hûzdur; ve yukâlu: “إِرْبَعْ عَلَى ظَلْعِكَ” أَيْ إِنَّكَ ضَعِيفٌ فَانْتَهِ عَمَّا لاَ تُطِيقُهُ Bir kimse ʹuhde-i tâb ve tâkatından hâric bir nesne tahammülüne irtikâb ve ibtidâr eyledikte îrâd olunur. Burada رَبْعٌ [rebʹ] taş kaldırmak maʹnâsından me΄hûzdur; ve yukâlu: إِرْقَ عَلَى ظَلْعِكَ Yaʹnî “Yüksek yere aksaklığına göre çık” demektir. إِرْقَ kelimesi رُقِيٌّ [ruḵiyy] lafzından emrdir, murâd taht-ı tekellüfe havsala-i tahammül ü iktidârın mikdârı duhûl eyle demektir. Kezâlik zaʹf-ı hâlin var iken yine kudretin yetiştiği mikdârı saʹy ve cehd eyle demek olur ki عَلَى [ʹalâ] مَعَ [maʹa] maʹnâsına olur; ve yukâlu: “إِرْقَأْ عَلَى ظَلْعِكَ” أَيْ أَصْلِحْ أَمْرَكَ أَوَّلاً Yaʹnî “İbtidâ kendi zaʹf-ı hâlini ıslâh eyle” demektir ki murâd ibtidâ kendi ʹacz ve nakîsana bakıp baʹdehu vaʹîd ve tehdîd eyle ki tehdîd eylediğin kimse ile mukâvemete iktidârın yoktur yâhûd sende ʹayb ve nakîsa var iken halka zebân-dırâz-ı taʹn u taʹyîb olmaktan sükût eyle diyecek yerde îrâd olunur. Hulâsa bir adamı hadd ve vazîfesinden hâric ʹamel ve hareketten menʹ mahallinde îrâd olunur; ve yukâlu: “قِ عَلَى ظَلْعِكَ” يَعْنِي إِحْفَظْ عَلَى ظَلْعِكَ Bir ʹayb ve nakîsası olan kimseyi lisân-ı nâstan muhâfaza için ʹayb-ı mezbûrdan ecr ve iskât zımnında îrâd olunur; ve yekûlûne: “إِرْقِ عَلَى ظَلْعِكَ” بِكَسْرِ الْقَافِ أَمْرًا مِنَ الرُّقْيَةِ “Aksaklığına efsûn eyle” demektir. Bende rukye ve efsûna muhtâc aksaklık yoktur ki ben ona efsûn ve tîmâr edeyim, yaʹnî kendi ʹayb ve ʹilletine bakıp onun defʹ ve ıslâhına saʹy eyle, bende senin gibi defʹ ve ıslâhına bakılacak ʹayb ve ʹillet yoktur. Ve fî meselin âhere: “إِرْقَ عَلَى ظَلْعِكَ أَنْ يُهَاضَا” Yaʹnî “Aksak olan ayağının tahammülüne göre yükseğe suʹûd eyle ki sonra bütün şikest olur.” Ve

ظَلْعٌ [żalʹ] Nâsın kesretinden nâşî yer daralmak maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki yer kesret-i nâsa mütehammil olmamakla aksak dâbbeye döndü yâhûd zihâmdan birer dizleri üzere oturmalarıyla nâs aksak dâbbeye döndü; yukâlu: ظَلَعَتِ الْأَرْضُ بِأَهْلِهَا أَيْ ضَاقَتْ بِهِمْ لِكَثْرَتِهِمْ Ve

ظَلْعٌ [żalʹ] Kancık köpek kızmak ve yalıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: ظَلَعَتِ الْكَلْبَةُ إِذَا اسْتَجْعَلَتْ

Vankulu Lugatı - ظلع maddesi

اَلظَّلْعُ [eż-żalʹ] (żâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Deve aksamak; yukâlu: ظَلَعَ الْبَعِيرُ يَظْلَعُ ظَلْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا غَمَزَ فِي مَشْيِهِ Ve

ظَلْعٌ [żalʹ] Dar olmağa dahi derler; yukâlu: ظَلَعَتِ الْأَرْضُ بِأَهْلِهَا أَيْ ضَاقَتْ بِهِمْ مِنْ كَثْرَتِهِمْ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı