اَلْأُلَلُ [el-ulel] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) أُلَّةٌ [ullet]in cemʹidir ki korusu baʹîd olan mevâşîye denir.
اَلْأَلَلُ [el-elel] (fethateynle) Masdardır ki zikr olundu. Ve dişler çürüyüp tebâh olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَلِلَتْ أَسْنَانُهُ أَلَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا فَسَدَتْ Ve tulum kokmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَلِلَتِ السَّقَاءُ إِذَا أَرْوَحَتْ Ve أَلَلَانِ [elelân] ki tesniyedir, hançerin ve bıçağın iki yüzüne denir, her birine أَلَلٌ [elel] denir. Ve أَلَلَانِ [elelân] ketifin iki yüzüne denir yâhûd ketifte birbirine mutâbık iki lahmeye denir ki beynlerinde ketif kemiğinin yüzüne doğru bir boş aralık vardır, oradan nezʹ olunup o iki lahmelerden biri âherden fasl ve temyîz olundukta beynlerinden su seyelân eder. Ve
أَلَلٌ [elel] يَلَلٌ [yelel] kelimesinde lügattır ki dişlerin kısa ve ağzın içine doğru dürülüp eğrice olmasına denir.
اَلْأَلَلُ [el-elel] (fethateynle) İnilti etmek, enîn etmek maʹnâsına. Ve
أَلَلٌ [elel] Meşkin suyu mütegayyir olmağa dahi derler; yukâlu: أَلِلَ السِّقَاءُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَغَيَّرَتْ رَائِحَتُهُ وَهَذَا أَحَدُ مَا جَاءَ بِإِظْهَارِ التَّضْعِيفِ Ve
أَلَلٌ [elel] Diş fâsid olmağa da derler; yukâlu: أَلِلَتْ أَسْنَانُهُ إِذَا فَسَدَتْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı