Ḵured ~ قُرَدُ

Kamus-ı Muhit - قرد maddesi

قُرَدُ [Ḵured] (زُفَرُ [zufer] vezninde) Bir mevziʹdir.

اَلْقَرْدُ [el-ḵard] (فَرْدٌ [ferd] vezninde) Kesb ile mâl biriktirmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَرَدَ الْمَالَ قَرْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا جَمَعَهُ وَكَسَبَهُ Ve tuluma yağ yâhûd süt cemʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَرَدَ فِي السِّقَاءِ إِذَا جَمَعَ فِيهِ سَمِنًا أَوْ لَبَنًا Ve

قَرْدٌ [ḵard] Boyuna denir, عُنُقٌ [ʹunuḵ] maʹnâsına ve bu gerd-i Fârisî muʹarrebidir. Ve kısa nesneye denir.

اَلْقَرِدُ [el-ḵarid] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Keçe gibi birbiri üzere dertop katlanıp münʹakid ve müterâkim olan buluta denir; yukâlu. سَحَابٌ قَرِدٌ أَيْ مُنْعَقِدٌ مُتَلَبِّدٌ Ve gövdesinin etleri sımsıkı tıknaz olmakla sölpüklü olmayan ata ʹArablar قَرِدُ الْخَصِيلِ [ḵaridu’l-ḣaṡîl] ıtlâk ederler. خَصِيلٌ [ḣaṡîl] أَصِيلٌ [aṡîl] vezninde etleri yerli yerinde olan ata denir. Ve

قَرِدٌ [ḵarid] Kene dedikleri böcek üşümüş hayvâna denir; yukâlu: بَعِيرٌ قَرِدٌ أَيْ كَثِيرُ الْقُرُودِ

اَلْقَرَدُ [el-ḵared] (fethateynle) Yünün ve yapağının yoluntusuna, ʹalâ-kavlin fenâ ve kemterliğinden kabûl olunmayıp atılanına denir ki işe yaramaz olur. Müfredi قَرَدَةٌ [ḵaredet]tir hâ’yla ki ondan bir pâre demektir ve minhu’l-meseli: “عَثَرَتْ عَلَى الْغَزْلِ بِأَخَرَةٍ فَلَمْ تَتْرُكْ بِنَجْدٍ قَرَدَةً” Yaʹnî “O nâdân hatun encâm-ı kâr eğirmek husûsunun lüzûmuna muttaliʹ olup beher-hâl muktezî olduğu hâtırına gelmekle gübre yığınlarında yün ve yapağı bırakıntılarını komayıp bi’l-cümle devşirip eğirmeğe başladı. Mukaddeminden ise aʹlâ yün bulmağa vüsʹati var idi.” Mesel-i mezbûr bir hâceti vakt-i imkânda terk ve ihmâl edip baʹde’l-fevt talebi kaydında olan kimse hakkında darb olunur, “ضيَّعَتِ اللَّبَنَ فِي الصَّيْفِ” meseline müdânîdir. Ve

قَرَدٌ [ḵared] Yaprakları sıyrılmış hurmâ dalına denir. Bunun da müfredi قَرَدَةٌ [ḵaredet]tir. Ve

قَرَدٌ [ḵared] Şol hurde sarı tüy gibi nesneye denir ki طُرْثُوثٌ [ṯuršamp;ûšamp;] dedikleri nebâta yapışık olur. Ve

قَرَدٌ [ḵared] Masdar olur, kıllar kıvırcıklanıp tortop olmak maʹnâsına; yukâlu: قَرِدَ الشَّعْرُ قَرَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَجَعَّدَ Ve meşin ve sahtiyân dibâgat olunurken fâsid ve tebâh olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرِدَ الْأَدِيمُ إِذَا حَلِمَ Ve bir kimse ʹaczinden nâşî sükût eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَرِدَ الرَّجُلُ إِذَا سَكَتَ عِيًّا Ve dişler sararmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرِدَتْ أَسْنَانُهُ إِذَا اصْفَرَّتْ Ve sakızın tadı azmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرِدَ الْعِلْكُ إِذَا فَسَدَ طَعْمُهُ Ve

قَرَدٌ [ḵared] Şol hurde hurde sehâb kıtʹalarına denir ki büyük sehâbın altında olup birbirine mülte΄im olmayarak pâre pâre görünür ola. Ve lisânda olan tereddüd hâletine denir ki talâkatla bî-pervâ tekellüm edemeyip dilini çiğneyerek tekellüm eder olur; yukâlu: فِي لِسَانِهِ قَرَدٌ أَيْ لَجْلَجَةٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı