قُسٌّ [Ḵuss] (ḵâf’ın zammıyla) İbn Sâʹide el-İyâdî’dir ki belîg ve hakîm idi. Ve fîhi’l-hadîsu: ḣيَرْحَمُ اللهُ قُسًّا إِنِّي لَأَرْجُو يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَنْ يُبْعَثَ أُمَّةً وَحْدَهُḢ
اَلْقَسُّ [el-ḵass] (ḵâf’ın fethiyle) Şol deve sâhibine denir ki develerinden aslâ müfârakat eylemez ola. Ve ʹilm cihetiyle Naṡârâ tâ΄ifesinin re΄îslerine denir ki keşîş olacaktır, قِسِّيسٌ [ḵissîs] dahi denir, ke-mâ se-yuzkeru. Cemʹi قُسُوسٌ [ḵusûs] gelir. Masdarı, قُسُوسَةٌ [ḵusûset] ve قِسِّيسَةٌ [ḵissîset]tir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve
قَسٌّ [ḵass] Kırağıya denir, صَقِيعٌ [ṡaḵîʹ] maʹnâsına. Ve tâbiʹînden ʹAbdurraḩmân b. ʹAbdullâh el-Mekkî nâm ʹâbidin lakabıdır; ʹunfuvân-ı şebâbında Sellâme nâm çengîye meftûn olmuştu. Ve
قَسٌّ [ḵass] Deveyi güzel otarmak maʹnâsınadır; yukâlu: هُوَ يَقُسُّ الْإِبِلَ أَيْ يُحْسِنُ رَعْيَهُ Ve davar sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَسَّ الْإِبِلَ إِذَا سَاقَهُ Ve
قَسٌّ [Ḵass] Arz-ı Mıṡr’dan ʹArîş ile Fermâ΄ beyninde bir mevziʹ adıdır, siyâb-ı Ḵassiyye ondan çıkar. Ve baʹzen ḵâf’ı meksûr ederler. ʹAlâ-kavlin aslı قَزِّيَّةٌ [ḵazziyet] idi ki قَزٌّ [ḵazz]a yaʹnî harîre mensûb idi; zâ’yı sîn’e ibdâl eylediler. Ve
قَسٌّ [Ḵass] Hindistân’da bir sâhil adıdır.
اَلْقَسُّ [el-ḵass] (ḵâf’ın fethi ve sîn’in teşdîdiyle) Bir nesneyi taleb edip aramak. Ve koğuculuk etmeğe de derler, nemîme maʹnâsına. Ve
قَسٌّ [ḵass] Naṡârânın ʹilmde ve dînde re΄îslerine dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı