el-ercuvân ~ اَلْأَرْجُوَانُ

Kamus-ı Muhit - الأرجوان maddesi

اَلْأُرْجُوَانُ [el-urcuvân] (عُنْفُوَانٌ [ʹunfuvân] vezninde) Kırmızı nesneye denir; yukâlu: قَطِيفَةٌ أُرْجُوَانٌ أَيْ أَحْمَرُ Ve yukâlu: أَحْمَرُ أُرْجُوَانِيٌّ أَيْ قَانِئٌ Bunda te΄kîd ve mübâlaga için nefsine nisbet olundu. Ve kırmızı sevbe denir; yukâlu: جَاءَ وَعَلَيْهِ أُرْجُوَانٌ أَيْ ثَوْبٌ أَحْمَرُ Ve kırmızı boyaya denir. Ve kırmızılığa denir, humret maʹnâsına. Ve نَشَاسْتَجٌ [neşâstec] ismidir ki letâyif-i elvân-ı humrettendir, ondan aşağısı بَهْرَمَانٌ [behremân]dır ki kına boyasıdır, sarıya mâ΄il açık kırmızı olacaktır. Burada نَشَاسْتَجٌ [neşâstec] buğday özünden maʹmûl nişâsta muʹarrebi değildir, belki yine muʹarrebdir lâkin elvândan ʹâmme-i ʹArabın نَشَا [neşâ] taʹbîr ettikleri levn-i mezbûrdur ki lisânımızda penbe ve gülpenbe taʹbîr olunan hoş-nümâ kırmızılıktır. Şârih der ki أُرْجُوَانٌ [urcuvân] urguvân-ı Fârisî muʹarrebidir.

Vankulu Lugatı - الأرجوان maddesi

اَلْأَرْجُوَانُ [el-ercuvân] (hemzenin fethi ve râ’nın sükûnu ve cîm’in zammıyla) Ziyâde kırmızı olan levn; yukâlu: قَطِيفَةٌ حَمْرَاءُ أَرْجُوَانُ Ebû ʹUbeyd eyitti: Bu o levndir ki ona نَشَاسْتَجٌ [neşâstec] derler. Ve بَهْرَمَانُ [behremân] bunun mâ-dûnu olandır. Ve baʹzılar eyitti: أَرْجُوَانٌ [ercuvân] Fârisî-i muʹarrebdir, erguvândan nakl olunmadır. Ve erguvân bir ağaçtır ki onun kırmızı çiçeği vardır ki levni ziyâde hûbdur. Pes her levn ki ona şebîh ola أَرْجُوَانٌ [ercuvân] derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı