اَلْأَزَفُّ [el-ezeff] (hemzenin ve zây’ın fethiyle) Yelekleri hurde olarak birbirine sarmaşık olan devekuşuna denir; yukâlu: هَيْقٌ أَزَفُّ أَيْ بَيِّنُ الزَّفَفِ ذُو زِفٍّ مُلْتَفٍّ Ve زَفِيفٌ [zefîf] gibi cüst ve serîʹ şahsa denir.
اَلْأَزَفُ [el-ezef] (hemzenin ve zâ-yı muʹcemenin fethiyle) ve
اَلْأُزُوفُ [el-uzûf] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir nesnenin vakti gelip çatmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَزِفَ التَّرَحُّلُ أَزَفًا وَأُزُوفًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا دَنَا Ve ʹacele eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَزِفَ الرَّجُلُ إِذَا عَجِلَ Ve yara onulmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَزِفَ الْجُرْحُ وَأَزَفَ وَأَزُفَ أَزَفًا وَأُزُوفًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالثَّانِي وَالْخَامِسِ إِذَا انْدَمَلَ Ve azalmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَزِفَ الشَّيْءُ أَزَفًا وَأُزُوفًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا قَلَّ Ve
أَزَفٌ [ezef] Maʹâş darlığına ıtlâk olunur; dar nesnenin eczâsı birbirine karîb olmak tasavvuruna mebnîdir; yukâlu: فِي عَيْشِهِ أَزَفٌ أَيْ ضِيقٌ وَسُوءُ حَالٍ
اَلْأَزَفُّ [el-ezeff] (fethateynle) Yeleği hurde olan devekuşu; yukâlu: هَيْقٌ أَزَفُّ Yaʹnî hurde yelekleri olan devekuşu erkeği ki yelekleri birbirine sarmaşık ola.
اَلْأَزَفُ [el-ezef] (hemzenin ve zâ-yı muʹcemenin fethalarıyla) Göç zamânı karîb olmak; yukâlu: أَزِفَ التَّرَحُّلُ يَأْزَفُ أَزَفًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا دَنَا Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿أَزِفَةُ الْآزِفَةُ﴾ (النجم، 57) يَعْنِي الْقِيَامَةُ Ve
أَزَفٌ [ezef] ʹAcele etmeğe dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı